gibi, yalnız Yirminci Sözün Birinci Makamında üç dört ayette şüpheleri söylenmiş.
Hem o Mucizat-ı Kur’âniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belağat ve ulum-u Arabiye noktasında alimlere hayret verecek derecede alimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez; fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.
• • •
Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur a yapışıyorlar; elbette bir hakikat beyan etmek lazım geliyor. Şöyle ki:
Risale-i Nur’un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlak ve kemalat-ı insaniyeye ve san atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’ân ile barışıktır. Belki Kur’ân ın hikmetine hadimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.
İkinci kısım felsefe, dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur’ân ın mucizekar hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler. Fakat gizli münafıklar nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda ehl-i medresenin ve hocaların hakiki malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi, bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen, bu hakikati Asa-yı Musa ve Zülfikar mecmualarının başında yazılsa münasip olur.
Safranbolu, Eflani Nahiyesi Mülayim Köyünde mütekait muallim bir kardeşimiz ve Nurun has şakirdi, Nurların neşri ve tab ı için adeta sermayesinin kısm-ı azamını teberru etmek istiyor, kabulünü rica ediyor. Ben, bu halis ve has kardeşimizin fedakarane ve halisane ricasını reddedemiyorum. Ve dünya malları kaide-i
Güneş de akıp gider. (Yasin Suresi: 38.) Dağları kazık yapmadık mı? (Nebe Suresi: 7.).