memnunum; siz de hiç müteessir olmayınız. Zaten benim vazifem bitmek üzeredir. Risale-i Nur, hususan mecmuaları, herbir nüshası, Said e karşı hüsn-ü zannınızın fevkinde onun vazifesini görebilir ve görüyor. Ve Nur şakirtlerinin haslardan herbir fedakarı, o Said in vazifesini mükemmel görebilir. İnşaallah ileride tam görecekler. Bir Said içinizde noksan olmakla, yüzer manevi Said olan mecmualar ve binler maddi Said ler, içinizde halis ve mükemmel o vazifeyi görebilirler ve görüyorlar. Bu hakikate binaen, benim şahsıma ve başıma gelen hadiselere çok ehemmiyet vermeyiniz. Yalnız çok dua ediniz. Zaaf ve ihtiyarlık ve ziyade teessüratıma, bence makbuliyetleri şüphesiz olan dualarınızla yardım ediniz.
Kahraman Tahiri nin Nurcu masume, merhume mübarek Hicret i dünyadan Cennete hicret etmesi, hakikaten beni mahzun eyledi. Öyle bir Nur şakirdi ve masum taifesinin ehemmiyetli bir çalışkanı gitmesi, Nur hesabına da beni müteessir etti. İnşaallah onun yerine çoklar girecek, yerini boş bırakmayacaklar. Nasıl ki şimdiden Uşaklı küçücük Haydar meydana çıktı, hicret eden hemşiremin vazifesini göreceğim diye bizi mesrur eyledi. Cenab-ı Hak, Hicret in peder ve validesine ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan edip, Hicret i onlara şefaatçi eylesin ve o merhumeyi de merhume hemşirem Hanım la Cennette mesrur eylesin. Amin.
Uşaklı Haydar a benim tarafımdan onu tebrik ve Nur hizmetinde tevfikine dua ettiğimi ve Nurun masumlar taifesi içinde dahil olduğunu bildiriniz. Ve onun hocası İzzet e de pek çok selam ediyorum.
• • •
Nur şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü iman, mal-ı umumidir. Her taifede muhtaçları ve sahipleri vardır. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalalete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü minlerin uhuvveti esastır.
• • •
Aziz sıddık kardeşlerim,
Bir meseleyi, çoktan beri size söylemek lazım iken unutmuştum. O da şudur: Mucizat-ı Kur’âniye risalesindeki ekser ayetler, herbiri, ya mülhidler tarafından medar-ı tenkit olmuş veya ehl-i fen tarafından itiraza uğramış veya cinni, insi şeytanların vesvese ve şüphelerine maruz olmuş ayetlerdir.
İşte, Yirmi Beşinci Söz öyle bir tarzda o ayetlerin hakikatlerini ve nüktelerini beyan etmiş ki, ehl-i ilhad ve fennin kusur zannettikleri noktalar, i cazın lemeatı ve belağat-ı Kur’âniyenin kemalatının menşeleri olduğunu, ilmi kaideleriyle ispat edilmiş; bulantı vermemek için onların şüpheleri zikredilmeyerek cevab-ı kat i verilmiş.