Emirdağ Lâhikası İkramı İzhar Mektubunun Tetimmesi

düşebilir. Onun için, o mübarek kardeşimin yazdığı gibi, alem-i İslamı bir cihette tenvir edecek ve kudsi bir dehanın Nurları olan bir vazife-i imaniye, biçare, zayıf, mağlup, hadsiz düşmanları ve onu ihanetle, hakaretle çürütmeye çalışan muannid hasımları bulunan bir şahsa yüklenmez. Yüklense, o kusurlu şahıs ihanet darbeleriyle düşmanları tarafından sarsılsa, o yük düşer, dağılır.
Rabian: Eski zamandan beri çok zatlar, üstadını veya mürşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş, hilaf-ı vakıadır diye tenkit edilmezdi. Fakat şimdi, Risale-i Nur şakirtlerine layık bir üstada muvafık bir ulvi mertebe ve fazileti, biçare, kusurlu bu şahsımda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle çalışmaları, bu noktada haddimden ziyade hüsn-ü zanları kabul edilebilir; fakat Risale-i Nur’un şahs-ı manevisinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat, başta zındıklar ve ehl-i dalalet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hatta safi-kalb ehl-i diyanet, şahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haksızlar, o şahsı çürütmekle hakikatlere darbe vurmak; ve o Nurlara benim gibi bir biçareyi maden zannederek, bütün kuvvetleriyle beni çürütüp o Nurları söndürmeye ve safi-kalblileri de inandırmaya çalışıyorlar. Ezcümle, İkinci Meselede bir hadise bu hakikati gösteriyor.
İkinci Mesele : Bayramın ikinci gününde, teneffüs için kırlara çıktığım zaman, ehemmiyetli bir memur tarafından beş vecihle kanunsuz bir taarruza maruz kaldım. Cenab-ı Hak, rahmet ve keremiyle, belime, başıma yüklenen Risale-i Nur eczalarını ve ruhuma ve kalbime yüklenen şakirtlerinin haysiyet ve izzet ve rahatlarını muhafaza için, fevkalade bir tahammül ve sabır ihsan eyledi. Yoksa, bir plan neticesinde beni hiddete getirip, Risale-i Nur’un, bahusus Ayetü l-Kübra nın fütuhatına karşı bir perde çekmek olduğu tahakkuk etti.
Sakın, sakın, hiç kederlenmeyiniz, merak etmeyiniz, hem telaş etmeyiniz, hem bana acımayınız. Şeksiz şüphesiz, inayet-i İlahiye perde altında bizi muhafaza etmekle ayetine mazhar etsin.
Onların o planları da yine akim kaldı. Fakat bu vilayette, doğrudan doğruya büyük bir makamdan kuvvet alıp şahsımla uğraşanlar var. Eğer mümkün olsa, buranın havasıyla hiç imtizaç edemediğim cihetini vesile edip, münasip bir yere naklime, Denizli Mahkemesini ve Ankara Temyiz Mahkemelerini vasıta yapıp çalışmak lazım geliyor. Ben kendim yapamadığım için, benden, bana daha ziyade alakadar Denizli dostları teşebbüs etseler iyi olur. Hiç olmazsa oranın hapsine, bir daha bahaneyle beni alsınlar.
Said Nursi
• • •

Umulur ki hoşlanmadığınız birşey sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi: 216.)