Düşün ki, fânî zevkler saııa mânevî elemler, teessüfler bırakıyor; sıkıntılar, elemler ise, bilâkis mânevî lezzetler ve uhrevî sevaplar veriyor. Sen dîvâne olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zâten lezzetler şükür için verilmiş...
Emirdağ Lâhikası, s. 195.
Bu zamanda, Kur’ân’ın hıfzı ile beraber, Risâle-i Nur’larla hizmet etmek elzemdir
Sizlerin ümidimin pek fevkınde gayret ve faaliyetiniz, beni âhir hayatıma kadar mesrur ve müteşekkir edecek bir mâhiyettedir. Bu defa mektubunuzda, "Hıfz-ı Kur’ân’a çalışmak ve Risâle-i Nur’u yazmak; bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?" diye suâlinizin cevabı bedihîdir. Çünkü, bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’ân’ındır ve her harfinde, ondan, tâ binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kıraati, her hizmete mukaddem ve müreccahtır. Fakat, Risâle-i Nur dahi, o Kur’ân-ı Azîmüşşânın hakâik-ı îmâniyesinin bürhanları, hüccetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vâsıta ve vesîle ve hakâikını tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir.
Kastamonu Lâhikası, s. 43.