Desîse ve hilelere metânet ve sebatla mukábele etmek gerektir
Perde altındaki düşmanımız münâfıklar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siyâset ve idâreyi zâhirî dinsizliğe âlet edip, bize hücumları akîm kaldığı; ve Risâle-i Nur’un fütûhâtına menfaati olan eski plânlarıını bırakıp, daha münâfıkâne ve şeytanıda hayrette bırakacak bir plân çevirdiklerine dâir buralarda emâreleri göründü. O plânların en mühim bir esâsı, has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkünse Risâle-i Nur’dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acîb yalanları ve desîseleri istimâl ediyorlarki, Isparta ve havâlisi gül ve nur fabrikasının kahraman şâkirtleri gibi, çelik ve demir gibi bir sebat ve sadâkat ve metânet lâzım ki,dayanabilsin. Bâzı da, dost sûretinde hulûl edip, korkutmak mümkünse, habbeyi kubbe edip evham veriyorlar. "Aman, aman, Said’e yanaşmayınız; hükûmet takip ediyor" diye zayıfları vazgeçirmeye çalışıyorlar. Hattâ bâzı genç talebelere, hevesâtlarını tahrik için, bâzı genç kızları musallat ediyorlar. Hattâ, Risâle-i Nur erkânlarına karşı da, benim şahsımın kusurâtını, çürüklüğünü gösterip, zâhiren dindar ehl-i bid’adan bâzı şöhretli zâtları gösterip, "Biz de Müslümanız, din yalnız Said’in mesleğine