olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna ınemnun olsa, insafsızdır." Hem zarar eder. Çünkü haklı çıktığı vakit o münâzarada bilmediği birşeyi öğrenmiyor; belki gurur ihtimâliyle zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde çıksa; zararsız, bilmediği bir mes’eleyi öğrenip, menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek, insaflı hakperest, hakkın hatın için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, yine rızâ ile kabul edip, taraftar çıkar, memnun olur.
İşte bu düsturu ehl-i din, ehl-i hakîkât, ehl-i tarîkat, ehl-i ilim kendilerine rehber ittihaz etseler, ihlâsı kazanırlar. Ve vazife-i uhreviyelerinde muvaffak olurlar. Ve bu fecî sukut ve musîbet-i hâzıradan rahmet-i İlâhiyye ile kurtulurlar.
Lem’alar, s. 152.
Kendisi haklı da olsa, kardeşine îtiraz ve tenkit etmemek
[ Birden rûhuma gelmiş bir endişeyi beyân ediyorum.]
Ehl-i dalâlet, Risâle-i Nur’un elmas kılınçlarına mukâbele edemedikleri için, şâkirtleri içinde, derd-i maîşet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden