Râbian: Dünyanın yüz bahçesi, fânî olmak haysiyetiyle, âhiretin bâkî olan bir ağacına mukâbil gelemez. Halbuki, hazır lezzete meftûn kör hissiyât-ı insâniye, fânî, hazır bir meyveyi, bâkî, uhrevî bir bahçeye tercih etmek cihetiyle, nefs-i emmâre bu hâlet-i fıtriyeden istifâde etmemek için Risâle-i Nur şâkirtleri ezvâk-ı rûhâniyeyi ve keşfiyât-ı mâneviyeyi dünyada aramıyorlar.
Risâle-i Nur şâkirtlerine bu noktada benzeyen eskiden bir zât, haremiyle beraber büyük bir makamda bulunduklan halde, maîşet müzâyakası yüzünden haremi, demiş zevcine, "İhtiyacımız şedittir." Birden, altından bir kerpiç yanlarında hazır oldu. Haremine dedi: "İşte Cennetteki bizim kasrımızın bir kerpicidir." Birden o mübârek hanım demiş ki: "Gerçi çok muhtacız ve âhirette de çok böyle kerpiçlerimiz var; fakat, fânî bir sûrette bu zâyi olmasın, o kasrımızdan bir kerpiç noksan olmasın. Duâ et, yerine gitsin; bize lâzım değil." Birden yerine gitti; keşf ile gördüler diye rivâyet edilmiş.
İşte bu iki kahraman ehl-i hakîkat, Risâle-i Nur şâkirtlerinin dünyaya âit ezvâk-ı kerâmetlere koşmadıklarına bir hüsn-ü misâldir.
Emirdağ Lâhikası-1,s. 85-86.