Hizmet Rehberi — Kur'ân'ın ve evliyânın Risâle-i Nur'a dâir müjdeleri

sırrıyla en ziyade bu meselede söz sahibi Kur’ân’dır. Acaba, Risâle-i Nur’u, Kur’ân kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?" denildi. O acîb sual karşısında bulundum. Ben de Kur’ân’dan istimdat eyledim. Birden, otuz üç ayetin mânâ-i sarîhinin teferruatı nevindeki tabakattan, mânâ-i işarî tabakasında ve o mânâ-i işarî külliyetinde dahil bir ferdi Risâle-i Nur olduğunu ve duhûlüne medar-ı imtiyazına bir kuvvetli karîne bulunmasını bir saat zarfında hissettim. Ve bir kısmı bir derece izah ve bir kısmı mücmelen gördüm. Kanaatimde, hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı. Ben de, ehl-i îmânın îmanını Risâle-i Nur’la muhafaza niyetiyle o katî kanaatimi yazdım ve has kardeşlerime, mahrem tutulmak şartıyla, verdim.
Ve o risalede, biz demiyoıuz ki, ayetin mânâ-i sarîhi budur; ta hocalar "fihi nazarun" desin. Hem. dememişiz ki, mânâ-i işarînin külliyeti budur. Belki diyoruz ki, mânâ-i sarîhinin tahtında müteaddit tabakalar var. Bir tabakası da mânâ-i işarî ve remzîdir. Ve o mânâ-i işarî de, bir küllîdir; her asırda cüz’iyatları var. Risâle-i Nur dahi bu asırda o mânâ-i işarî tabakasının külliyetinden bir ferttir. Ve o ferdin kasten bir medar-ı nazar olduğuna ve ehemmiyetli bir vazife göreceğine eskiden beri ulema beyninde câri bir düstur-u cifrî ve riyazî ile karîneler, belki hüccetler gösterilmiş iken; Kur’ân’ın ayetine veya sarahatine, değil incitmek,