Hizmet Rehberi — Nefs-i emmârenin desiselerine aldanmamalı ve ihlâsla mukâbele etmeli

ziyâde söz dinlemez ve daha ziyâde ahlâk-ı seyyieyi idâme eden ve heves ve damar ve âsab, tabiat ve hissiyât halitasından çıkan ve nefs-i emmârenin son tahassüngâhı bulunan ve nefs-i emmâreyi tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören ve mücâhedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevî nefs-i emmâreyi gördüm. Ve anladım ki, o mübârek zâtlar, hakîki nefs-i emmâreden değil, belki mecâzî bir nefs-i emmâreden şekvâ etmişler. Sonra gördüm ki, İmâm-ı Rabbânî dahi bu mecâzî nefs-i emmâreden haber veriyor.
Bu ikinci nefs-i emmârede şuursuz kör hissiyât bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki, onlarla ıslâh olsun ve kusurunu anlasın. Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip-veya tam bir fedâiliğe-her hissini maksadına fedâ etsin ve Risâle-i Nur’un erkânları gibi, herşeyini, enâniyetini bıraksın. Bu acîb asırda dehşetli bir aşılamak ve şırınga ile, hem hakîki, hem mecâzî iki nefs-i emmâre ittifak edip, öyle seyyiâta, öyle günahlara severek giriyor; kâinatı, hiddete getiriyor. Hattâ kendim, bir dakika zarfında, yirmi paralık bir sıkıntı ile altmış liralık bir haseneye tercih etmeye çalıştım.
Hem, on dakika zarfında, büyük bir mücâhede-i mânevîde, benim cephemde, kırk ikilik bir top gibi düşmanlarıma atıp yol açtığı halde, o iki nefs-i emmârenin,