muvakkat bir gaflet fırsatında, hodgâmlık ve meyl-i tefevvuk gibi gâyet zulümlü ve zulümâtlı hissiyle, büyük bir şükür ve teşekkür yerine, "Ne için ben atmadım?" diye, en çirkin bir riyâ ve rekâbet damarını hissettim. Cenâb-ı Hakka yüz bin şükür ediyorum ki, Risâle-i Nur ve bilhassa İhlâs Risâleleri, o iki nefsin bütün desâisini izâle ve onların açtığı yaraları tedâvi ettiği gibi, o bir dakika ve on dakikadaki hâletleri, birden izâle etti; ve mânevî bir isliğfar olan kusurumu bildim. O hatânın muaccel cezâsı olan içindeki elemden ve azaptan kurtuldum.
Kastamonu Lâhikası, s.175-176.
***
BU SIKINTILI ZAMANDA NEFSİM SABIRSIZLIKLA BENİ TÂCİZ EDERKEN, BU FIKRA ONU TAM SUSTURDU; ŞÜKRETTİRDİ, SİZE DE FAYDASI OLUR DİYE LEFFEN TAKDİM EDİLEN BU FIKRA, BAŞIMIN YANINDA ASILI DURUYOR.
1. Ey nefsim! Yetmiş üç sene, yüzde doksan adamdan ziyâde zevklerden hisseni almışsın. Daha hakkın kalmadı.
2. Sen, âni ve fânî zevklerin bekâsını arıyorsun; onun için, onun zevâliyle ağlamaya başlıyorsun. Kör