Risale-i Nur ve şakirtlerine dört defa şiddetli taarruzların aynı zamanında dört defa dehşetli zelzelenin hücumu tam tamına tevafukları tesadüfi olmadığı gibi, Risâle-i Nur’un iki merkez-i intişârı olan Isparta ve Kastamonu’nun sair ycrlere nisbeten âfâttan mahfuz kalmaları ve Sûre-i Ve’1-Asr işaretiyle, ahirzamanın en büyük bir hasaret-i insaniyesi olan bu İkinci Harb-i Umûmiden çâre-i necat ise îmân ve amel-i salih olmasından, Risâle-i Nur’un Anadolu’nun her tarafında îmân-ı tahkîkîyi neşri zamanına Anadolu’nun fevkalâde olarak bu hasaret-i azîme-i harbiyeden kurtulması tam tamına tevafuku dahi tesadüfi olamaz. Hem, Risâle-i Nur’un hizmetine zarar veren veya hizmette kusur edenlere aynı zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları tam tamına tevafukları tesadüfi olmadığı gibi, Risâle-i Nur’a hüsn-ü hizmet edenlerin hemen hemen bilâistisna maîşetinde vüs’at ve bereket ve kalbinde meserret ve rahat görmelerinin binler hadiseleri dahi tesadüfi olamaz.
Şûâlar, s. 272.
Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi, Anadolu’yu cebel-i Cudî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokatından kurtulmasına bir sebeptir. Çünkü, zaaf-ı îmândan gelen tuğyan, ekserî musıbet-i ammeyi