dairesinin haricine bırakmaya rahmet-i İlahiye tarafından vesîle oldu. Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı, Risâle-i Nur’a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler, yakında bekleyen yangınlar, tûfanlar ve taunların istilasına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. Madem biz onların dünyalarına karışmıyoruz, onların da lüzûmsuz bir halde bu derece ahiretimize karışmalarında onlara felaket getirmek ihtimali kavîdir.
Kastamonu Lâhikası, s. 94.
Medar-ı ibrettir ki; burada Risâle-i Nur serbest okunup yazılırken, hilâf-ı adet, başta bu kış, yaz gibi gittiğini çok adamlardan işittim. Ne vakit bana ve Risâle-i Nur’a hücum edildi, yazdırılmadı, tatil oldu, gayet şiddetli bir kış başladığı gibi; Afyon’a şekva sûretinde yazılan hasb-i hal ve zelzeleleri Risâle-i Nur’un tatiliyle münasebettar gösterdiği cihetini inanmayanlara güya inandırmak için aynı taarruz zamanında başlayıp şimdiye kadar ara sıra hafifçe sarsar; îkaz ediyor diye işittim.
Hem, ne vakit Risale-i Nur’a ilişilmişse, bir nevî umûmi korku başlamış görüyoruz. Demek bu vatanın belalardan muhafazası için Risâle-i Nur bir katî vesîledir. Madem böyledir, millet ve vatanı sevenler,