birtek meselenin inkişafı ve vuzûhu, benim indimde binler ezvak ve keramata müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi, hakaik-ı îmâniyenin inkişafı ve vuzûhudur. "
Madem şöyle bir tarîkat kahramanı böyle hükmediyor; elbette Hakaik-ı îmâniyeyi kemal-i vuzuh ile beyan eden ve esrar-ı Kur’âniyeden tereşşuh eden Sözler velayetten matlûb olan neticeleri verebilirler.
Üçüncü Nokta: Bundan otuz sene evvel, eski Said’in gafil kafasına müthiş tokatlar indi,
kaziyesini düşündü. Kendini bataklık çamurunda gördü. Medet istedi, bir yol aradı, bir halâskar taharrî etti; gördü ki, yollar muhtelif. Tereddütte kaldı. Gavs-ı Azam olan Şeyh-i Geylanî Radıyallahü Anhın Fütûhü’l-Gayb namındaki kitabıyla tefe’ül etti. Tefe’ülde şu çıktı:
Acîbdir ki, o vakit ben Darü’l-Hikmeti’I-İslâmiye azası idim. Güya ehl-i İslâmın yaralarını tedaviye çalışan bir hekim idim. Halbuki en ziyade hasta ben