Hizmet Rehberi — Risâle-i Nur hizmette tarikat yolunu takip etmemiştir

idim. Hasta evvela kendine bakmalı, sonra hastalara bakabilir.

 

İşte Hazret-i Şeyh bana der ki: "Sen kendin hastasın; kendine bir tabib ara." Ben dedim: "Sen tabibim ol." Tuttum, kendimi ona muhatap addederek, o kitabı bana hitap ediyor gibi okudum. Fakat, kitabı çok şiddetli idi. Gururumu dehşetli kırıyordu. Nefsimde şiddetli ameliyat-ı cerrahiye yaptı. Dayanamadım, yarısına kadar kendimi ona muhatap ederek okudum, bitirmeye tahamülüm kalmadı. O kitabı dolaba koydum. Fakat sonra, ameliyat-ı şifâkârâneden gelen acılar gitti, lezzet geldi. O birinci üstadımın kitabını tamam okudum ve çok istifade ettim. Ve onun virdini ve münâcâtını dinledim, çok istifaza ettim.

 

Sonra İmam-ı Rabbanî’nin Mektûbat kitabını gördüm, elime aldım. Halis bir tefe’ül ederek açtım. Acaiptendir ki, bütün Mektubat’ında yalnız iki yerde "Bediüzzaman" lafzı var: o iki mektup bana birden açıldı. Pederimin ismi Mirza olduğundan, o mektuplarırı başında "Mirza Bediüzzaman’a mektup" diye yazılı olarak gördüm. "Fesübhanallah!" dedim. "Bu bana hitap ediyor." O zaman eski Said’in bir lakabı. "Bediüzzaman"dı. Halbuki hicretin üç yüz senesinde, Bediüzzaman-ı Hemedanî’den başka o lâkapla iştihar etmiş zatları bilmiyordum. Halbuki, İmamın zamanında dahi öyle bir adam vardı ki, ona o iki mektubu yazmış. O