Hizmet Rehberi — Risâle-i Nur hizmette tarikat yolunu takip etmemiştir

zatın hâli, benim halime benziyormuş ki, o iki mektubu kendi derdime deva buldum.

Yalnız İmam, o mektuplarında tavsiye ettiği gibi çok mektuplarında musırrâne şunu tavsiye ediyor: "Tevhîd-i kıble et." Yani, birini üstad tut, arkasından git, başkasıyla meşgul olma. Şu en mühim tavsiyesi, benim istidadıma ve ahvâl-i rûhiyeme muvafık gelmedi. Ne kadar düşündüm, "Bunun arkasından mı, yoksa ötekinin mi, yoksa daha ötekinin mi arkasından gideyim?" Tahayyürde kaldım. Herbirinde ayrı ayrı cazibedar hasiyetler var. Biriyle iktifa edemiyordum. O tahayyürde iken, Cenab-ı Hakkın rahmetiyle kalbime geldi ki, "Bu muhtelif turûklann başı ve bu cedvellerin menbaı ve şu seyyarelerin güneşi, Kur’ân-ı Hakîmdir. Hakîki tevhîd-i kıble bunda olur. Öyle ise, en ala mürşid de ve en mukaddes üstad da odur." Ona yapıştım, nâkıs ve perişan istidadım elbette layıkıyla o mürşid-i hakîkinin âb-ı hayat hükmündeki feyzini massedip alamıyor; fakat, ehl-i kalb ve sahib-i hâlin derecatına göre, o feyzi, o âb-ı hayatı yine onun feyziyle gösterebiliriz. Demek Kur’ân’dan gelen o Sözler ve o Nurlar, yalnız aklî mesâil-i ilmiye değil, belki kalbî, rûhî, halî mesâil-i îmâniyedir ve pek yüksek ve kıymettar maarif-i İlahiye hükmündedirler.

 

Mektubat, s. 339-340.