İman ve Tevhid, bütün kemâlât-ı insâniyenin esâsı, mâyesi, nûru, hayatı olduğunu ve
düsturu, tefekkürât-ı îmâniyeye âit bulunması ve Nakşî tarîkatinde hati zikrin ehemmiyeti ise, bu çok kıymettar tefekkürün bir nevi olmasıdır" diye tâlim ederdi.
Mâdem bu kahraman imam böyle diyor ve mâdem bir zerre kuvvet-i îmâniyenin ziyâdeleşmesi bir batman mârifet ve kemâlâttan daha kıymetlidir ve yüz ezvâkın balından daha tatlıdır; ve mâdem bin seneden beri îman ve Kur’ân aleyhinde terâküm eden Avrupa feylesoflarının îtirazları ve şüpheleri yol bulup ehl-i îmâna hücum ediyor ve bir saadet-i ebediyenin ve bir hayat-ı bâkiyenin ve bir Cennet-i dâimenin anahtarı, medârı, esâsı olan erkân-ı îmâniyeyi sarsmak istiyorlar; elbette herşeyden evvel îmânımızı taklitten tahkîka çevirip, kuvvetlendirmeliyiz.
***
Kur’ân’dan gelen o Sözler ve o Nurlar, yalnız aklî mesâil-i ilmiye değil, belki kalbî, rûhî, halî mesâil-i
Bir müddet tefekkür,bir senelik nâfile ibâdetten daha hayırlıdır.(Hadîs-i şerif: Keşfü’l-Hafâ, 1:1004.)
Ayetü’l-Kübrâ. s. 139-140.