Bizim mesteğimizde sohbet-i sûriye ehemmiyeti azdır.
Kastamonu Lâhikası, s. 159.
Pekçok, ayrı ayrı tarzda Risâle-i Nur aleyhinde yaptıkları desîseler ve tedbirler ve şâkirtleri soğutmak ve sarsmak plânları, husûsan derd-i maîşet belâları, Risâle-i Nur’un inkişâfını durdurmuyor. Günden güne tevessü’ ediyor. Hattâ en ziyâde hücum edenler dahi, perde altında istifâdeye çalışıyorlar. Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, inâyet-i İlâhiye ve himâyet-i Rabbâniye devam ediyor. Fakat, yalnız ehemmiyetli bir plânla, ayrı bir cephede, mütemerrid münâfıklar tarafından bir hücum var. Çok ihtiyat ve dikkat ve sebat ve tesânüd lâzımdır ki, tâ onların bu plânı da akîm kalsın. Plân budur: Risâle-i Nur talebeleri içinde tesânüdü bozmak. On sekiz seneden beri hakkımızda programları, has talebeleri bizden kaçınnak, soğutmak idi. Bu plânları akîm kaldı. Şimdi, tesânüdü bozmak ve bâzı menfaatperest, fakat ehl-i ilim ve ehl-i dinden, Risâle-i Nur’un cereyânına karşı rakip çıkarmak süretiyle intişârına zarar vermeye çalışıyorlar.
Hem, Ramazan Risâlesinin âhirinde; nefs-i emmâreyi her nevî azaptan ziyâde açlık ile temerrüdünü terk ettiği gibi, şimdiki ehl-i nifâkın mütemeıridâne sefâhetinin cezâsı olârak, umûma ve mâsumlara da gelen