Hutbe-i Şamiye Arabi Hutbe-i Şamiyenin Mukaddimesidir

erzâkı içinde bir seyahat gemisi; ve tenezzüh ve keyf ve ticâret müheyyâ edilmiş ve zîruhları güneşin etrâfında, memleket-i Rabbâniyede gezdirmek ve yaz ve bahar ve güzün mahsulâtını rızık isteyenlere getirmek için bir gemi, bir tayyare, bir şimendifer hükmünde gördüm. Küre-i anın zerrâtı adedince "Elhamdülillâhi alâ nimeti’l-îmân" dedim.
İşte buna kıyâsen Risâle-i Nurda pek çok muvâzenelerle ehl-i sefâhet ve dalâlet, dünyâda dahi bir mânevî Cehennem içinde azap çektiklerini; ve ehl-i îmân ve salâhat, dünyâda dahi bir mânevî Cennet içinde İslâmiyet ve insâniyet mîdesiyle ve îmânın tecelliyâtiyle ve cilveleriyle mânevî Cennet lezzetleri tadabilirler, belki derece-i îmânlarına göre istifâde edebilirler.
Fakat, bu fırtınalı zamânın, hissi iptâl eden ve beşerin nazarını afâka dağıtan ve boğan cereyanlar iptâl-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet mânevî azâbını muvakkaten tam hissedemiyor. Ehl-i hidâyete dahi gaflet basıyor, hakikî lezzetini takdir edemiyor.
Bu asırda ikinci dehşetli hâl:
Eski zamanda küfr-ü mutlak ve fenden gelen dalâletler ve küfr-ü inâdîden gelen temerrüd