fermân-ı esâsîsi ile beşerin saadet-i hayâtiyesi iktisat ve sâ’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir diye Risâle-i Nur bu esâsı izâhına binâen kısa bir iki nükte söyleyeceğim.
Birincisi: Bedevîlikte beşer, üç-dört şeye muhtaç oluyordu. O üç-dört hâcâtını tedârik etmeyen, on adette ançak ikisi idi. Şimdiki Garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, sû-i istimâlât ve isrâfât ve hevesâtı tehyic ve havâyic-i gayr-ı zarûriyeyi, zarûrî hâcatlar hükmüne getirip; görenek ve tiryâkilik cihetiyle şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda. tedârik edecek, yümiden ancak ikisi ólabilir. On sekizi muhtaç hükmünde kalır.
Demek, bu medéniyet-i hâzıra, insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. Bîçâre
Yiyin, için, ancak israf etmeyin! (A’raf Sûresi, 31.)
İnsan için çalıştığından başkası yoktur. (Necm Sûresi, 39.)