Sual
: ’
deki
makablinin mabadine sebep olduğunu ifade eder. Halbuki buradaki marazın vücudu, marazın ziyadesine sebep değildir.
Cevap
: Vakta ki, onlar marazlarını teşhis edip tedavisi talebinde bulunmadılar; sanki, ihmallik yüzünden ziyadesini talep etmişlerdir. Cenab-ı Hak da mü’minlerin zaferiyle onların ümitlerini ye’se çevirmiştir ve Müslümanların galebesiyle onların husumetlerini haset ve kine kalb etmiştir. Sonra da onların maruz kaldıkları o yeis ve kinden doğan korku, zafiyet ve zillet emrazlarını onların kalblerine istila ettirmekle marazlarını ziyadeleştirdi.
Sual
: Kur’an-ı Kerimin bu cümlede maraz kelimesini mef’ul değil, temyiz şeklinde kullanması neye işarettir?
Cevap
: Münafıkların batıni ve kalbi olan marazları, sanki zahire çıkmış ve bütün amellerine ve fiillerine sirayet etmekle, onların vücutları tamamıyla maraz kesilmiş olduğunu ifade etmek için,
kelimesi, temyiz olarak kullanılmıştır. Evet,
kelimesi mef’ul olduğu takdirde bu manayı ifade etmez. Çünkü o vakit ziyadelik, yalnız maraza taalluk eder.
Altıncı cümleyi teşkil eden
-1- ’in vech-i irtibatı ise: Menfaati ifade eden
’dan anlaşılır ki, münafıkların menfaati ya dünyada elim bir azaptır, veyahut ahirette şedit bir elemdir. Bunlar ise menfaat değildir. Öyleyse menfaatleri muhaldir.
Sual
: Elim, "müteellim" manasınadır. Müteellim ise şahsın sıfatıdır. Binaenaleyh azabın, elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Cevap
: Azap onların vücutlarını öyle kaplar ve cesetlerini öyle ihata eder ve batınlarına öyle nüfuz eder ki, sanki onların vücutları bir azap külçesi kesilir. Onların cesetlerinden, azaptan maada birşey görünmez olur. Hatta o azap külçesinden fışkıran ah’lar, fizarlar, teellümler, sanki nefs-i azaptan neş’et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azap olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden
-2- ’nin veçh-i irtibatı:
Münafıkların azaplarının, mezkur cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması,
1 Onlar için acıklı bir azap vardır.