Sonra, Kur’an-ı Kerim, onların mü’minlere attıkları sefahet taşını
-1- cümlesiyle onlara iade etmekle kendilerine yutturmuştur. Çünkü inat ve cehaletleri bu dereceye vasıl olanın hak ve müstehakı, beynennas teşhir edilmekle sefahetin kendisine münhasır olduğunu ilan etmektir. Sonra
-2- cümlesiyle onların cehl-i mürekkeple cahil olduklarına işaret etmiştir ki, bu gibi cahillere nasihat tesir etmediğinden, onlardan tamamıyla iraz etmek lazımdır. Çünkü, nasihati dinleyen ancak cehlini bilenlerdir. Bunlar cehillerini de bilmezler.
Bu ayetin ihtiva ettiği cümlelerin eczası arasında bulunan irtibata gelelim:
-3- cümlesindeki
-4- kat’iyeti ifade ettiğinden emr-i maruf ile halkı irşad etmek lüzumuna işarettir. Siga-yı meçhul ile zikredilen
-5- nasihatın, ala sebili’l-kifaye vacip olduğuna işarettir. Ve
-6- gibi, ihlas lafzını ihtiva eden bir cümleye bedel
-7- lafzının zikredilmesi, ihlası olmayan imanın, imandan addedilmemesine işarettir. Ve
-8- lafzıyla güzel bir misal, bir nümune, bir örnek gösterilmiştir ki, onlara ittiba ederek ihlaslı bir imana gelsinler.
-9- lafzında iki nükte vardır ve o iki nükte, vicdanları emr-i marufa icbar eden amillerdendir.
Birincisi:
ünvanı, herkesi cumhur-u nasa tabi olmaya davet eder. Çünkü cumhura muhalefet öyle bir hatadır ki, o hatayı irtikap etmek, kalbin, vicdanın şanından değildir.
1 Dikkat edin, gerçek sefihler, ancak onlardır.
2 Lakin bilmiyorlar.
3 Kendilerine "Halkın imana geldiği gibi siz de imana gelin" denildiği zaman.
4 Zaman.
5 Denildi.
6 İmanınzda samimi olun.
7 İman edin.
8 İnsanların iman ettiği gibi.
9 İnsanlar.