İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin on yedi on sekiz on dokuz ve yirminci âyetlerinin tefsiri

İşte, ateş yakanlara karşı işaratı şöyledir: Böyle bir zulmete düşen bir adam, evvelen kendisini kurtaracak bir sese kulak verir, etrafı dinler. Lakin gecenin sessiz ve lal olması, o adamın sağırlığını intaç etmiştir. Sonra yardımına gelecek bir adamı çağırmak ister. Lakin gecenin sakit ve sağırlığı, onun lal olmasına sebep olmuştur. Sonra yolunu bulmak ümidiyle bir alamet, bir nişan arar. Fakat gecenin ziyasızlığı ve körlüğü, onun körlüğünü mucip olmuştur. Sonra bu zulmetten kurtulmak için, evvelki yerine avdet etmek ister. Fakat kapılar bağlanmış, rücua imkan kalmamıştır. Bataklığa düşen adam gibi titredikçe batar. Battıkça zulmette kalır.
Münafıklara nazır ciheti ise: Evet, münafıklar küfür ve nifak zulmetine düştükleri zaman, onların dört cihetle kurtulmaları mümkündü:
Zira, o nifaktan başlarını kaldırıp hakkı dinlemek, Kur’an’ın irşadına kulak vermek ile necatları mümkündü. Fakat nefislerinin şeytani olan hevası-Kur’an’ın sadasını kulaklarına işittirecek hevayı karıştırdığı için-Kur’an’ın kendilerini irşad etmesine mani olmuştur. Kur’an-ı Kerim, bu cihetten onların ümitleri inkıta etmiş olduğuna işareten demiştir. Ve bu işaretten, sanki onların kulakları kesilmiş olup, kulakları kesik hayvanların kulaklarını andıran bir remiz vardır.
Saniyen: Başlarını aşağıya indirip vicdanlarıyla müşavere ederek doğru yolu ve hakkı sual etmekle necat cevabını almak imkanı varken, kalblerindeki inat, zebhedilen tavuk gibi, dillerini içeri tarafa çekerek, konuşmalarına ve nedametle tevbe etmelerine mani olmuştur. Kur’an-ı Kerim bu kapının da kapalı olduğuna işareten demiştir. Ve bu işaretten, dilleri çekilip atılmış bedbaht kimseler olduklarına bir remiz vardır.
Salisen: İbret nazarıyla bakıp, dahili ve harici delilleri görüp hakka rücuları mümkünken, gafletleri gözlerini perdelemiş, körlük de gözlerinin kapaklarını kapatmakla yine necattan mahrum kalmışlardır. Kur’an-ı Kerim buna işareten demiştir. Yani, şeytanlara bir yuva inşa edilmek üzere gözleri örtülmüş. Ateşi mahluklar gibi, şeytanların başlarını andıran bir vaziyeti hayale arz ediyorlar.
Rabian: Pis ve çirkin vaziyetlerine bakıp nadim olarak tevbe etmeleri mümkün olduğu halde, nefislerinin hevasına tabi olarak, hem bozuk fıtratlarının iktizasını destekleyerek, şeytanlarının iğvasıyla yaptıkları o çirkin halleri, gözlerine güzel göründüğünden terk edemediler. İşte Kur’an-ı Kerim buna da demekle, onların son ümitlerinin de suya düştüğüne ve kum deryasına ihtiyarlarıyla giren ve bir daha çıkamayan bedbaht insanlar olduklarına işaret etmiştir.

• • •