İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin on yedi on sekiz on dokuz ve yirminci âyetlerinin tefsiri

-1-
Bu cümlede bulunan kelimelerin birbiriyle münasebetlerine ve ifade ettikleri nüktelere gelince; aralarında münasebet bulunan iki şeyi birbirine atfeden bir alettir. Burada ise makabliyle mabadi arasında bir münasebet görünmüyor. Fakat birinci temsille ikinci temsilin arasındaki münasebete bakarak şöyle silsileli birkaç cümleyi ihtar ediyor: Onlar şenlikli olan yerlerden firar ettiler. Şehirlilikten nefret ettiler. Gecenin istirahat zamanı olduğuna dair kanuna muhalefet ettiler. Hem nasihatlere itaat etmeyerek sanki necatları çöllerdeymiş gibi sahralara düştüler. En nihayet haybet ve hüsrana uğrayarak her taraftan Allah’ın belasına maruz kaldılar.
: Bu kelime-i mübareke ise, onların son ümit ve recalarının kesildiğine işarettir. Çünkü musibetzede olan bir adam, evvel ve ahir Allah’ın merhametine iltica etmekle müteselli olur. Halbuki Allah’ın kahır ve gadabına müstehak olanın elbette ve elbette necatından ümidi ve recası kesilir.
kelimesi, onları ihata eden musibetlerin, Allah’ın asar-ı azameti olduğuna işarettir. Yani, gökler, bulutlar, yağmurlar, geceler, onlara cihat-ı sitteden hücum ettikleri gibi, Allah’ın da gazap ve beliyyatı onları her taraftan ihata etmiştir. Ve keza, Allah’ın bütün kainatı ihata eden ilim ve kudreti ve bütün zerrata şamil olan emirleri göz önüne getirilirse kelimesinden şöyle bir ihtar fışkırmaya başlar: Ey kafirler! Semavat ve arzın dışarısına çıkamazsınız. Dahilde ise her nereye kaçacak olursanız olunuz, Allah, ilim ve kudretiyle her yerde hazır ve nazırdır.
-2-
Bu kelimeyi muhit lafzına bağlayan harf-i cerri, Allah’ın gadabından kaçan kafirler, yine Allah’ın gadabına rast gelip musibet oklarına hedef olduklarına işarettir. ünvanı ise üç işareti taşıyor.

1 Allah kafirleri kuşatmıştır.

2 Kafirleri