kelimesinin işaret ettiği üsluptur. Çünkü melaikeye enva-ı eşyanın arzı, manevi bir resm-i geçit manzarasını andırıyor. Malum ya, resm-i geçitleri yapan, müzekker ve akıl insanlardır. Bunun için, burada iki tağlibe ve dolayısıyla bir mecaza mecburiyet hasıl olmuştur.
arz edilenin levh-i a’lada nakşedilen suretler olduğuna işarettir.
-1-
HAŞİYE
-2-
1 Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
2 Duaları şu sözlerle :"Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allaha Mahsustur. (Yunus Suresi: 10.)
HAŞİYE
İntihabım olmayarak, ihtiyarsız bir tarzda, adeta umum Sözlerin ve Mektupların ahirlerinde şu ayet
bana söylettirilmiş. Pimdi anladım ki, tefsirim de, şu ayetle hitam buluyor. Demek inşaallah bütün Sözler, hakiki bir tefsir ve şu ayetin bahrinden birer cetveldir. En nihayet, yine o denize dökülüyorlar. Şu tefsirin hitamında, güya her Söz, manen şu ayetten başlıyor. Demek, o zamandan beri, yirmi senedir daha şu ayeti tefsir ediyorum; bitiremedim ki tefsirin ikinci cildini yazayım.
Said Nursi
Allah’ın avn ü inayetiyle; ümidimin, iktidarımın fevkinde şu tercümeyi iyi-kötü yaptım. Noksanları çoktur, Müellifçe ıslahları lazımdır. Zaten onun himmetiyle bu kadarını ancak yapabildim. Yoksa, nazm-ı Kur’an’daki icazlı olan i’cazı, kısa ve veciz olarak beyan eden bu tefsiri sönük, kör bir fikirle tercüme etmek, Abdülmecid’in işi değildir. Yine onun fart-ı şefkatinden himmeti yetişti, ikmaline muvaffak oldum.
Müellifin küçük kardeşi ve Nur talebesi Abdülmecid