İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin otuzuncu âyetinin tefsiri


Yani, "Düşün o zamanı ki, Rabbin melaikeye hitaben ’Ben yerde bir halifeyi yaratacağım’ dedi. Melaike de ’Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın? Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdis ediyoruz’ dediler. Rabbin de ’Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum’ diye onlara cevap verdi."
Arkadaş! Melaikenin vücudunu tasdik ve kabul etmek, imanın rükünlerinden biridir. Birkaç makamda bu rüknü ispat ve izah edeceğiz.
Birinci makam
Arzın, ecram-ı ulviyeye nisbeten pek küçük ve süfli olduğu halde canlı mahlukatla dolu olduğunu görüp alemin de nizam ve intizamına dikkat eden insan, ecram-ı ulviyenin de o yüksek burçlarında, hayatlı sakinleri olduğuna kat’i bir şekilde hükmeder.
Evet, o burçlarda melaikenin vücudunu kabul etmeyen adamın meseli şöyle bir adamın meseline benzer: O adam, büyük bir şehre giderken, şehrin bir kenarında pek küçük bir binaya tesadüf eder. Bakar ki insanlarla doludur. Ve arsalarına bakar ki, canlı mahlukatla dolu. Ve gıdalarına bakar ki, nebatat, balık vesaire gibi hayat şartları yerindedir. Sonra bakar ki, pek uzakta milyonlarca apartmanlar, köşkler var. Aralarında, uzun uzun meydanlar, tenezzühgahlar bulunur. Fakat, o küçük binadaki insanların hayat şartları, o büyük binalarda bulunmadığından, o yüksek, müzeyyen sarayları, sakinlerden boş, hali olduğunu itikad eder.
Melaikenin vücudunu tasdik eden adamın meseli ise şöyle bir şahsın meseli gibidir: O adam, o küçük hanenin insanlar ile dolu olduğunu görür görmez, bila-tereddüt, o yüksek kasırların da hayat yeri ve onlarda da onlara münasip sakinler bulunduğuna hükmeder. Ve o yüksek kasırlara mahsus ve münasip hayat şartları vardır. Fakat oraların sakinleri pek uzak olduklarından, görünmemeleri, yok olduklarına delalet etmez.

Bakara Suresi: 30.