• Beşincisi:
İnsanın katl gibi zahiri ve ihtiyari olan fiilleri, nefsin meyelanına intiha eder. Cüz-ü ihtiyari denilen şu nefis meyelanı üzerine münazaalar deveran eder.
•
Altıncısı
: adetullah üzerine, irade-i külliye-i İlahiye, abdin irade-i cüz’iyesine bakar. Yani, bunun bir fiile taallukundan sonra, o taalluk eder. Öyleyse cebir yoktur.
• Yedincisi:
İlim, maluma tabidir. Bu kaziyeye göre, malum, ilme tabi değildir; çünkü devir lazım gelir. Öyleyse, bir insan, amelen yaptığı bir fiilin esbabını kadere havale etmekle taallül ve bahaneler gösteremez.
• Sekizincisi:
Ölüm gibi hasıl-ı bilmasdar denilen şey, kesb gibi bir masdara mütevakkıftır. Yani, adetullah üzerine, o hasıl-ı bilmasdarın vücuduna şart kılınmıştır. Kesb denilen masdarda, çekirdek ve ukde-i hayatiye meyelandır. Bu düğümün açılmasıyla, meseledeki düğüm de açılır.
• Dokuzuncusu:
Cenab-ı Hakkın ef’alinde tercih edici bir garaza, bir illete ihtiyaç yoktur. Ancak tercih edici, Cenab-ı Hakkın ihtiyarıdır.
• Onuncusu:
Bir emrin, behemehal bir müessirin tesiriyle vücuda gelmesi lazımdır ki, tereccüh bila-müreccih lazım gelmesin. Amma itibari emirlerde tahsis edici birşey bulunmasa bile muhal lazım gelmez.
• On birincisi:
Birşey, vücudu vacip olmadıkça vücuda gelmez. Evet, irade-i cüz’iyenin taallukuyla irade-i külliyenin taalluku birşeyde içtima ettikleri zaman, o şeyin vücudu vacip olur ve derhal vücuda gelir.
• On ikincisi:
Birşeyin vücudunu bilmekle, mahiyetini bilmek lazım gelmez. Ve birşeyi bilmemekle, o şeyin adem-i vücudu lazım gelmez. Binaenaleyh, cüz-ü ihtiyarinin mahiyetinin tabir edilememesi, vücudunun kat’iyetine münafi değildir.
Nazar-ı dikkatinize arz ettiğim şu esasları tam manasıyla anladıktan sonra, şu maruzatımı da dinleyiniz.
Biz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, Ehl-i İ’tizale karşı diyoruz ki: Abd, kesb denilen masdardan neş’et eden, hasıl-ı bilmasdar olan esere halık değildir. Abdin elinde ancak ve ancak kesb vardır. Zira Allah’tan başka müessir-i hakiki yoktur. Zaten tevhid de öyle ister.
Sonra Ehl-i Cebre döner söyleriz ki: Abd, bir ağaç gibi bütün bütün ıztırar ve cebir altında değildir. Elinde küçük bir ihtiyar vardır. Çünkü Cenab-ı Hak hakimdir, cebir gibi zulümleri intaç eden şeylerden münezzehtir.