Dördüncüsü: Hemen şimdi yediğimiz meyveler, bu dallardaki meyvelerdir. Demek bir meyve koparıldığı zaman, yeri boş kalmıyor, derhal yerine bir meyve peyda oluyor. İşte bundandır ki, Cennetin meyvelerinde noksaniyet olmuyor.
-1-
Bu cümle, itiraziyedir. Yani, yeni bir hükmü ifade etmek için zikrine lüzum olmadığı halde,
-2- cümlesindeki hükmü tasdik ve illetini beyan etmek üzere, evvelki cümleye bir zeyil ve bir fezleke olarak zikredilmiştir. Bina-i meçhul sigasıyla
-3- nün zikredilmesi, ehl-i Cennetin işleri, hademeleri tarafından görülmekte olduğuna işarettir.
Yani zahiren ve şeklen bir olduğundan, ülfet lezzetini veriyor; batınen ve taamen de ayrı olduğu cihetle, teceddüd lezzetini veriyor. Bu itibarla
kelimesi, her iki lezzeti ima ediyor.
-4-
Bu cümle
-5- cümlesine atıftır. Atfın tarafeyni arasında lazım olan münasebetin iktizasınca, takdir-i kelam şöyle olsa gerektir: "Onlar, kendi cisimleri için bir meskene muhtaç oldukları gibi, kadınları için de bir meskene muhtaçtırlar."
-6- kelimesi ihtisası ifade ettiği cihetle, o ezvacın, onların mülkü ve onlara mahsus olduklarına delalet ettiği gibi, dünya kadınlarından başka
-7- ile tabir edilen bir kısım kadınlar da onlar için yaratılmış olduğunu imaen gösteriyor.
1 Rızıkları dünyadakine benzer şekilde kendilerine sunulur.
2 Bu daha önce bize rızık olarak verilendir.
3 Getirilir.
4 Onlar orada ter temiz eşler vardır.
5 Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır.
6 Onlar için vardır.
7 İri gözlü huriler.