Delil-i imkani: Bu ayetin, Saniin vücuduna işaret eden delillerden birisi de delil-i imkanidir ki,
-1- ayetiyle işaret edilmiştir.
Bu delilin hülasası: Kainatın ihtiva ettiği zerrelerden herbirisinin gerek zatında, gerek sıfatında, gerek ahvalinde ve gerek vücudunda gayr-ı mütenahi imkanlar, ihtimaller, müşkilatlar, yollar, kanunlar varken, birden bire o zerre, gayr-ı mütenahi yollardan muayyen bir yola süluk eder. Ve gayr-ı mahdud hallerden, bir vaziyete girer. Ve gayr-ı madud sıfatlardan bir sıfatla vasıflanır. Ve doğru bir kanun üzerine mukadder bir maksada harekete başlar. Ve vazife olarak uhdesine verilen herhangi bir hikmet ve bir maslahatı derhal intaç eder ki, o hikmet ve o maslahatın husule gelmesi, ancak o zerrenin o çeşit hareketiyle olabilir. Acaba o kadar yollar ve ihtimaller arasında o zerrenin macerası, lisan-ı haliyle, Saniin kasıt ve hikmetine delalet etmez mi?
İşte herbir zerre, müstakillen, kendi başıyla Saniin vücuduna delalet ettiği gibi, küçük-büyük herhangi bir teşekküle girerse veya hangi bir mürekkebe cüz olursa, girdiği ve cüz olduğu o makamlarda kazandığı nisbete göre Saniine olan delaletini muhafaza eder.
Bu ayetin makabliyle cihet-i irtibatına gelince:
Vakta ki Kur’an-ı Kerim, birincisi müttaki mü’minler, ikincisi inatlı kafirler, üçüncüsü ikiyüzlü münafıklar olmak üzere insanları üç kısma ayırdı ve aralarında taksimat ve teşkilat yaptı ve herbir kısmın sıfatını ve akıbetini beyan etti. Sonra
-2- ayetiyle her üç kısma tevcih-i hitap ederek onları ibadete emir ve davet etti. Demek, bu ayetin evvelki ayetlere terettübü ve onları takip etmesi, hane ve binanın, mühendisin krokisine; amelin ilme; kazanın kadere terettübü ve birbirini takip etmeleri gibidir. Evet, evvelki ayetlerde yapılan teşkilat ve taksimat, kroki ve plandan sonra bu ayette ibadet binasının yapılmasına emredilmiştir ve o ayetlerde verilen bilgi ve malumattan sonra, bu ayette, amel ve ibadete emredilmiştir. Ve onlarda yazılan sıfat ve istihkaklara göre, burada, emir ve nehiylerle hükümler verilmiştir. Ve keza, evvelki ayetlerde insanların taksimatı, ahval ve sıfatı zikredildikten sonra, makamın iktizasıyla, bu ayet onları takip etmiştir.
Vakta ki Kur’an-ı Kerim, insanların her üç fırkasından bahsetti ve herbir fırkanın sıfatını ve akıbetini söyledi; samiin arzusu ve makamın iktizası üzerine, Kur’an-ı Kerim gaybdan hitaba intikal ederek onlara karşı şu hitapta bulundu. Evet, bazı adamlar hakkında gaibane konuşanların bilahare konuşmalarını hitaba çevirmelerinde şöylece bir nükte-i umumiye vardır:
Mesela, bir şahsın iyiliğinden veya fenalığından bahsedilirken, gerek konuşanda, gerek dinleyende, ya tahsin veya tel’in için bir meyil uyanır. Sonra git gide o meyil öyle kesb-i şiddet eder ki, sahibini o şahısla görüştürüp şifahen konuşmaya
1 Allah ganidir; muhtaç olan sizsiniz. (Muhammed Suresi, 47:38.)
2 Ey insanlar ibadet ediniz. (Bakara Suresi: 21.)