İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi bir ve yirmi ikinci âyelerinin tefsiri

-1-
-2- esma-i müphemeden olduğu için, merci ve medlulü ancak sıla denilen dahil olduğu cümle ile malum olur. Mesela; -3- denildiği zaman, gelen adamın yalnız sana gelmekle malumiyeti var, başka cihetten malumiyeti yoktur. Binaenaleyh, burada kelimesinin ile vasıflandırılması Cenab-ı Hakkın marifeti, hakikatiyle olmayıp ancak ef’al ve asarıyla olduğuna işarettir. İcad, inşa veya başka bir kelimeye tercihan yaratılışın güzel şeklini ifade eden -4- tabiri, insanlardaki istidadın sedad ve istikametçe ibadete elverişli olduğuna işarettir. Ve keza ibadet, yaratılışın ücreti ve neticesidir. Bu itibarla sevap, ibadetin ücreti olmayıp, ancak Cenab-ı Hakkın kereminden olduğuna işarettir.
-5- merci ve medlulünün adem-i malumiyetine delalet eden evvelki insanların ölümle mahvolup gittiklerine ve onların ahvalini bildirecek bir bilgi olmadığına ve yalnız sizin gibi bir kısım mahluklar onların yerlerine gelmekle, o mahvolan insanların tarifleri mümkün olduğuna işarettir.
-6-
kelimesi, ümit ve recayı ifade ediyor. Fakat bu mana, hakikatiyle Cenab-ı Hak hakkında istimal edilemez. Binaenaleyh, ya mecazen istimal edilecektir veya muhataplara veyahut sami ve müşahitlere isnad edilecektir.
Mana-yı mecazıyla Cenab-ı Hak hakkında isnad edilmesi şöyle tasvir edilir:
Nasıl ki bir insan, bir iş için bir adamı teçhiz ettiği zaman, o işin o adamdan yapılmasını ümit eder. Kezalik-bila-teşbih-Cenab-ı Hak, insanlara, kemal için bir istidat, teklif için bir kabiliyet ve bir ihtiyar vermiştir. Bu itibarla, Cenab-ı Hak,

1 O Rabbiniz ki, sizi yaratmıştır.

2 O ki.

3 O kişi ki, sana geldi.

4 Yarattı.

5 Sizden öncekileri de...

6 Ta ki, takva mertebesine ulaşasınız.