İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi üç ve yirmi dördüncü âyetlerinin tefsiri

Aziz kardeşim! Bir kapı daha açıldı, oraya bakalım.
* ila ahir, olan ayet-i kerimenin işaret ettiği gibi, cemaatin istidadına göre irşadın yapılması lüzumundan ve Şari’in, cumhuru irşad etmekte takip ettiği maksattan gafletleri ve cehilleri dolayısıyla bazı insanlar, Kur’an hakkında çok şek ve şüphelere maruz kalmışlardır. O şek ve şüphelerin menşei üç emirdir.
1. Diyorlar ki: Kur’an’da "müteşabihat ve müşki-lat" denilen, hakiki manaları anlaşılmayan bazı şeylerin bulunması, i’cazına münafidir. Zira Kur’-an’ın i’cazı, belagat üzerine müessestir; belagat da, ancak ifadenin zuhur ve vuzuhuna mebnidir.
2. Diyorlar ki: Yaratılışa ait meseleler, müphem ve mutlak bırakılmıştır. Ve keza, kainata dair fünundan pek az bahsedilmiştir. Bu ise, talim ve irşad mesleğine münafidir.
3. Diyorlar ki: Kur’an’ın bazı ayetleri zahiren akli delillere muhaliftir. Bundan, o ayetlerin hilaf-ı vaki oldukları zihne geliyor. Bu ise, Kur’an’ın sıdkına muhaliftir.
O heriflerin zuumlarınca, Kur’an’a bir nakise ve şek ve şüphelere sebep addettikleri şu üç emir, Kur’an-ı Kerime bir nakise teşkil etmez. Ancak, Kur’an’ın i’cazını bir kat daha ispat etmeye ve irşad hususunda Kur’an’ın en beliğ bir ifade ile en yüksek bir üslubu ihtiyar etmesine sadık-ı şahid ve kat’i delildir. Demek kabahat, onların fehimlerindedir-haşa!-Kur’an-ı Kerimde değildir.
Evet, şairin dediği gibi, fehimleri hasta olduğundan, sağlam sözleri tayip ediyorlar veya, ayı gibi, elleri üzüm salkımına yetişemediğinden, ekşidir diyorlar. Bunların da fehimleri Kur’an’ın o yüksek i’cazına yetişemediğinden, tayip ediyorlar.
"Kur’an-ı Kerim’de müteşabihat vardır" dedikleri birinci şüphelerine cevap:
Evet, Kur’an-ı Kerim, umumi bir muallim ve bir mürşiddir. Halka-i dersinde oturan, nev-i beşerdir. Nev-i beşerin ekserisi avamdır. Mürşidin nazarında ekall, eksere tabidir. Yani, umumi irşadını ekallin hatırı için tahsis edemez. Maahaza, avama yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar. Aksi halde, avam, yüksek konuşmaları anlayamadığından, mahrum kalır.
Ve keza, avam-ı nas, ülfet ettikleri üsluplardan ve ifadelerin çeşitlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maani ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatleri ve akliyatı fehmedemezler. Ancak, o yüksek hakaikin,

* Eğer indirdiğimiz Kur’an’dan bir şüpheniz varsa... (Bakara Suresi: 24.)