İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi üç ve yirmi dördüncü âyetlerinin tefsiri

Üçüncü tarik: Belagat imamlarından meşhur Cahız’ın tahkikatına göre, Arap edip ve beliğlerinin Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın davasını kalemle iptal etmeye tarife gelmez derecede ihtiyaçları vardı. Ve o Hazrete karşı olan kin, adavet ve inatlarıyla beraber, en kolay, en yakın, en selim olan kalem ve yazı ile muarazayı terk ve en uzun, en müşkül, en tehlikeli ve şüpheli seyf ve harp ile mukabeleye mecburen iltica ettiler. Suret-i kat’iyede bundan anlaşıldı ki, Kur’an’ın benzerini yapmaktan aciz kalmışlardır. Zira, her iki yolun arasındaki farkı bilmeyenlerden değildiler. Binaenaleyh, birinci yol iptal-i dava için daha müsait iken onu terkedip, hem malları, hem canları tehlikeye atan başka bir yola süluk eden, ya sefihtir-halbuki Müslüman olduktan sonra siyaset-i alemi eline alanlara sefih denilemez-veya birinci yola süluktan kendilerini aciz görmüşlerdir. Onun için kalem yerine seyfe müracaat etmişlerdir.
Sual : Kur’an’a bir nazire yapmak mümkinattan imiş, fakat nasılsa yapılmamıştır?
Cevap: Mümkinattan olmuş olsaydı, damarlarına dokundurulanlar, behemahal muarazayı arzu ederlerdi. Ve muaraza arzusunda bulunmuş olsaydılar, muaraza yapacaklardı. Çünkü, iptal-i dava için muarazaya ihtiyaçları pek şedit idi. Muaraza etmiş olsaydılar, gizli kalmazdı, tezahür ederdi. Çünkü tezahürüne rağbet çok olduğu gibi, esbab dahi çok idi. Tezahür etseydi, alemde şöhret bulurdu. Pöhret bulmuş olsaydı, Müseylime’nin hezeyanları gibi behemahal tarihte bulunacaktı. Madem ki tarihte bulunmamıştır, demek yapılmamıştır. Madem yapılmamıştır, demek Kur’an mucizedir.
Sual : Müseylime, füseha-i Arabdan olduğu halde sözleri niçin aleme maskara olmuştur?
Cevap : Çünkü onun sözleri, bin derece fevkinde bulunan sözlere karşı mukabeleye çıktığından çirkin ve gülünç olmuştur. Evet, güzel bir adam, Hazret-i Yusuf (a.s.) ile beraber güzellik imtihanına girerse, elbette çirkin ve gülünç olur.
Sual : Kur’an-ı Kerim hakkında şek ve şüpheleri olanlar, Kur’an’ın bazı terkip ve kelimeleri güya nahiv ilminin kaidelerine muhalefet etmiş gibi şüphe ika etmişlerdir?
Cevap : Bu gibi heriflerin, ilm-i nahvin kaidelerinden haberleri yoktur. Sekkaki’nin dediği gibi, efsah-ı füseha olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, Kur’an-ı Kerimi uzun uzun zamanlarda tekrar tekrar okuduğu halde o hataların farkında olmamış da bu cahil herifler mi farkında olmuşlardır? Bu, hangi akla girer ve hangi kafaya sığar? Sekkaki, Miftah’ının sonunda, bu gibi cahilleri iyi taşlamıştır.
Evet, bir şairin dediği gibi, "Her üren kelbin ağzına bir taş atacak olsan dünyada taş kalmaz."