Lafza-i celali, bütün sıfat-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü Lafza-i Celal, Zat-ı Akdese delalet eder; Zat-ı Akdes de, bütün sıfat-ı kemaliyeyi istilzam eder. Öyleyse, o lafza-i mukaddese, delalet-i iltizamiye ile, bütün sıfat-ı kemaliyeye delalet eder.
İhtar
: Başka ism-i haslarda bu delalet yoktur. Çünkü, başka zatlarda sıfat-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.
*
Bu iki sıfatın Lafza-i Celalden sonra zikirlerini icap eden münasebetlerden birisi şudur ki:
Lafza-i Celalden, celal silsilesi tecelli ettiği gibi, bu iki sıfattan dahi cemal silsilesi tecelli ediyor.
Evet, herbir alemde emir ve nehiy, sevap ve azap; terğib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celal ve cemalin tecellisiyle teselsül edegelmektedir.
İkincisi: Cenab-ı Hakkın ismi, Zat-ı Akdesine ayn olduğu cihetle, Lafza-i Celal, sıfat-ı ayniyeye işarettir. ’
de, fiili olan sıfat-ı gayriyeye imadır.
dahi, ne ayn ne gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir. Zira
, "Rezzak" manasınadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuttan ibarettir. Vücut ise, birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müessire olmak üzere, "ilim, irade, kudret" sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, "basar, sem’, kelam" sıfatlarını iktiza eder ki, merzuk, istediği zaman ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz, birinci sıfatı olan "hayat"ı istilzam ederler.
Sual
: Rahman büyük nimetlere, Rahim küçük nimetlere delalet ettikleri cihetle, Rahim’in, Rahman’dan sonra zikri, yukarıdan aşağıya inmek manasına olan "san’atü’t-tedelli" kaidesine dahildir. Bu ise, belagatça makbul değildir.
Cevap
: Evet, kaşlar göze, gem ata mütemmim oldukları ve onların noksanlarını ikmal ettikleri gibi, küçük nimetler de büyük nimetlere mütemmimdirler. Bu itibarla, mütemmim olan, haddizatında küçük de olsa, faydayı ikmal ettiğinden, büyükten daha büyük olması icap eder.
* O Rahman ve Rahimdir. (Fatiha Suresi: 1.)