etmek üzere, sanki manevi bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-yı harekette onlara yardım eden ve manilerini def eden, şüphesiz, Cenab-ı Hakkın terbiyesidir.
Evet, kainata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kainatın zerratı, münferiden ve müçtemian Halıklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. (Yalnız bedbaht insanlar müstesna!)
-1-
Bu kelimenin sonundaki
yalnız i’rab alametidir,
-2-
-3- gibi. Veya cem’ alametidir; çünkü, alemin ihtiva ettiği cüzlerin herbirisi bir alemdir. Veyahut, yalnız manzume-i şemsiyeye münhasır değildir. Cenab-ı Hakkın, şu gayr-ı mütenahi fezada çok alemleri vardır.
Evet,
-4- ve
-5- de olduğu gibi, burada da ukalaya mahsus cem’ sigasıyla gayr-ı ukala cem’lendirilmiştir. Bu ise, kavaide muhaliftir?
Evet, alemin ihtiva ettiği uzuvların birer akıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmesi, belagatin en makbul bir prensibidir. Zira, kainatın alem ile tesmiyesi, kainatın Saniine olan delaleti, şehadeti, işareti içindir. Binaenaleyh, kainatın uzuvları da Sanie olan delaletleri, şehadetleri için birer alem olmaları icap eder. Öyleyse, Saniin o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da Sanii ilam etmelerinden anlaşılır ki, o uzuvlar; birer hayy, birer akıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir. Binaenaleyh, bu cem’de kavaide muhalefet yoktur.
1 Alemler. (Fatiha Suresi: 2.)
3 Otuz.
4 Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Allaha mahsustur. Allahın nice felekleri var ki, içinde yıldızlar, güneş ve ay dönüp dururlar.
5 "... Onları bana secde ederken gördüm." (Yusuf Suresi: 4.)