Kastamonu Lâhikası Küçük Hüsrev Ve Feyzi'nin Bir İstihracıdır

şakirtlerinin şahs-ı manevisine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış; yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede tesirli ve fatihâne neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüz binler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder.
"Amma, benim gibi aciz ve zayıf bir biçarenin, böyle binler derece haddimden fazla bir yükü yüklemek tarzında şahsımı, medâr-ı nazar etmemeli" diyor. Ve size selam ediyor. Biz de zâtınıza ve oradaki Risale-i Nur’la alâkadar olanlara selam ediyoruz.
Risale-i Nur şakirtlerinden
Emin, Feyzi, Kâmil
• • •

Kardeşlerim,
Kur’an’ın birtek ayetinin birtek işareti, ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini manevi bir ihtarla gördüm. * bu ayet-i kerimenin makam-ı cifrîsi, şedde ve tenvin sayılmazsa, bin üç yüz elli bir; ’in aslı olmasından bin üç yüz altmış bir ederek; bu tarihte, umur-u azimeden bir dehşetli gıybeti, bu ayetin mana-yı işârî külliyetinde dahil ediyor. Umur-u azimeden böyle bir acip gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. Şöyle ki:
On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferit hükmünde ihtilâttan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususi ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup "Allahu Ekber" dediğinden ve "Lâ ilâhe illâllah" hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i ilâhiyeden geldiğine kat’î bir kanaatle işârât-ı Kur’aniyeden bir müjdeyi hem kendine, hem musibetzede arkadaşlarına bir teselli niyetiyle beyan ettiği için, onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran, masum şakirtlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medâr-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi, yalnız o biçarenin mevhum bir hatasını, sekiz senede

* "Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?" Hucurât Sûresi, 49:12.