Lem'alar Fihrist

anlatır. O zâtın (a.s.m.) had ve nihayeti olmayan merâtib-i kemâlâtta ne derece terakki ettiğini bildirir.
ÜÇÜNCÜSÜ: Zât-ı Ferd-i Zülcemâl bütün nev-i beşer nâmına, belki umum kâinat hesâbına zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı Kendine muhatap ittihaz etmekle, elbette onu hadsiz kemâlâtta hadsiz feyzine mazhar ettiğini; ve şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, kâinatın mânevî bir güneşi ve bu kâinat denilen Kur’ân-ı Kebîrin âyet-i kübrâsı ve o Furkân-ı Âzamın ve İsm-i Âzamın ve ism-i Ferdin cilve-i âzamının bir aynası olduğunu ders verir.
BEŞİNCİ NÜKTE


-1-
âyet-i azîmesiyle,
-2- âyet i azîminin bir nüktesi ve Hayy İsm-i Âzamının bir cilvesi olup, muhtasaran Beş Remiz içinde gösterilmiştir.
Birinci Remiz : İsm-i Hayy ve ism-i Muhyînin cilve-i âzamından olan "Hayat nedir? Mâhiyeti ve vazifesi nedir?" suâline karşı, fihristevâri, yirmi dokuz mertebede, iki sahife içerisinde, öyle güzel bir sûrette cevap verilerek târif edilmiştir ki, bu nasıl acib bir izah, bu nasıl fesâhatli bir tarz-ı beyân, bu nasıl garib bir tâbirattır ki, misli görülmemiş! İnsan, bu hakîkatlerin güzelliklerine meftun oluyor, hayretinden parmaklannı ısırıyor, daha fevkinde târif tasavvur edilemiyor, takdir ve tahsinler içinde tefekküre dalıyor.
İkinci Remiz : Hayatın yirmi dokuz hassasından yirmi üçüncü hassasında, hayatın iki yüzünün de şeffaf ve parlak olduğunun ve ondaki tasarrızfât-ı kudret-i Rabbâniyeye esbâb-ı zâhiriye perde edilmemesinin sırrını izah ediyor.
Üçüncü Remiz : Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibâdet de, kâinatın sebeb-i hilkati ve maksud neticesi olduğundan,

1 Rahmân ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de diriltecektir; O herşeye hakkıyla kâdirdir. (Rum Sûresi: 50.)

2 Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, ezelî ve ebedî hayat sahibidir O Kayyümdur, varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığı gibi, bütün eşya Onun yaratmasıyla ve tedbîriyle devam eder ve vücudda kalır, bekâ bulur. (Bakara Sûresi: 255.)