Lem'alar Fihrist

fevkinde ettiği ihsânâtını ve o ihsânâtın câmüyetini ve yüksekliğini ve genişliğini izah eder. Ve kâinatı bir sofra-i nimet edip, insana teshir etmesinin ve kâinatın, insanla mazhar olduğu sırr-ı Kayyûmiyetle bir cihette kâim olduğunun hikmeti, insanın üç mühim vazifesinden ileri geldiğini ta’dât eder. Ve insanın, o üç mühim vazifesinden üçüncü vazifesinde, üç vecihle Zât-ı Hayy-ı kayyûma âyinedarlık ettiğini anlatır. Ve bu âyinedarlık ettiği vecihlerden üçüncü vecihteki âyinedarlığının da iki yüzü olduğunu; birinci yüzüyle esmâ-i İlâhiyeye, ikinci yüzüyle de şuûnât-ı İlâhiyeye âyinedarlık ettiğini, emsâli nâmesbuk bir talâkat-i lisân ile ifade ediyor ki, beşerin dâhilerini dahi bu hakîkatlere meftun edip hayran eder.
Hüsrev

Münâcât

Cenâb-ı Hakka, ilmelyakîn ve hattâ aynelyakîn derecesinde iktisâb-ı mârifet ederek ubûdiyetin (kemâhiye hakkıhâ) iktizâ ettiği acz ve fakr-i tâınını izhar ederek dergâh-ı İlâhiyeye ilticâ ve huzur-u Rahmâna takarrüb gibi mezâyâ-yı insâniyeyi bihakkın tâlim; ve dünya ve mâfihâya mâlik ve kenz-i mahfîye mutasarrıf olan Ekrem-i Enbiya (aleyhi ekmelittahiyyat) efendimizin münâcatından ve Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyânın tesbih ve tahmid ve sena ve duaya münhasır yedi yüz adet âyâtından me’huz nazirsiz şu münâcâtın menba-ı mânevîsi, evvelâ, başta hilkat-i âlem hakkında âyât-ı adîdeden ve âyet-i celileden; saniyen, Cevşenü’1-Kebir’in bin bir esmasından hilkat-i mevcudatla münasebettar birkaç ukdelerinden; salisen, "ilim şehrinin kapısı" tabir-i senaiye-i Nebeviyesine bihakkın mazhar İmam-ı Ali Kerremallahu Vechehu Radıyallahu Anh’ın ecram-ı semaviye ve mevcudat-ı arziye ile vücub-u vücud, Vahid-i Ehadi ispat ettiği muhteşem bir hitabeyi muktedâ-bih ittihaz ederek mevzu ve gâye-i maksadı o kadar ta’mik ve tevzi eder ki, bu hakaika ait takdirat ancak müellifinin lisan ve kalemine menut ve mütevakkıf olup yalnız mükerreren sadır olan emre mutavaat niyet ve kasdıyla şuıu’ edilen şu fihristte deriz.
Birinci Fıkrada : Semavattaki deveran ve bu kesret içindeki acib sükûnetle kemâl-i faaliyet, Ma’bud-u Bilhak olan Vacibü’1-Vücud, Vahid-i Ehade delâlet ettiğini;
İkinci Fıkrada : Fezanın; bulut, şimşek, yıldırım, ri,izgâr, yağmurlarla faaliyet ve icraat-ı hayret-efzası yine mezkûr biküll-i lisan olan Vacibü’1-Vücud, Vahid-i Ehade dâll bulunduğunu;
Üçüncü Fıkrada : Unsurlar sâir müştemilâtıyla ve küre-i arz umum mahlûkatıyla ve teferruâtıyla;
Dördüncü Fıkrada : Edille-i sâbıka gibi, denizler, nehirler, pınarlar, mâruf bikülli ihsân olan Vâcibü’1-Vücud, Vâhid-i Ehade delâlet ettiğini;