İşte bu sekiz misal gibi, seksen değil, belki sekiz yüz misalleri var. Çoğu kütüb-ü siyer ve ehâdiste beyan edilmiştir. Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mübarek eli Hekim-i Lokman’ın bir eczahanesi gibi ve tükürüğü Hazret-i Hızır’ın âb-ı hayat çeşmesi gibi ve nefesi Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın nefesi gibi meded-res ve şifa-resan olsa; ve nev-i beşer çok musibet ve belâlara giriftar olsa, elbette Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma hadsiz müracaatlar olmuş. Hastalar, çocuklar, mecnunlar pek kesretli gelmişler, cümlesi şifa bulup gitmişler. Hattâ, kırk defa hacceden ve kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kılan, Tâbiînin azîm imamlarından ve çok Sahabelerle görüşen, Tavus denilen Ebu Abdurrahmani’l-Yemânî Katiyen haber verir ve hükmeder ve demiş ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ne kadar mecnun gelmişse, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm sinesine elini koymuşsa, Katiyen şifa bulmuştur; şifa bulmayan kalmamış.
İşte, Asr-ı Saadete yetişmiş böyle bir imam, böyle kati ve küllî hükmetmişse, elbette ona gelen hiçbir hasta kalmamış ki, illâ şifa bulmuş. Madem şifa bulmuş; elbette müracaatlar binler olacaktır.
On Dördüncü İşaret
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın envâ-ı mu’cizâtından bir nev-i azîmi, duasıyla zâhir olan harikalardır. Evet, şu nevi, kati ve hakikî mütevatirdir. Cüz’iyat ve misalleri o kadar çoktur ki, hesap edilmez. Misallerin çokları var ki, onlar da mütevatir derecesine çıkmışlar. Belki tevatüre yakın meşhur olmuşlar. Bir kısmını öyle imamlar nakletmiş ki, meşhur mütevatir gibi katiyeti ifade eder. Biz şu pek çok misallerinden, tevatüre yakın ve meşhur derecesinde münteşir bazı misalleri, numune olarak ve her misalin de birkaç cüz’iyâtını zikredeceğiz.
Birinci Misal: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yağmur duası tevatür derecesinde ve çok defa tekrar ile, daima süratle kabul olması, başta İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim, eimme-i hadis nakletmişler. Hattâ bazı defa, minber-i şerif üstünde yağmur duası için elini kaldırıp, indirmeden yağmış.
Sabıkan zikrettiğimiz gibi, bir iki defa ordu susuz kaldığı vakit bulut geliyordu, yağmur veriyordu. Hattâ, nübüvvetten evvel, cedd-i Nebî Abdülmuttalib, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın küçüklük zamanında mübarek yüzüyle yağmur duasına giderdi. Onun yüzü hürmetine gelirdi ki, o hadise Abdülmuttalib’in bir şiiriyle iştihar bulmuş.
Bazı kaynaklar: Şifa, 1:327; Beyhaki, 2:15-20, 6;139, 147; Müsned, 3:104, 261; Buhari, 2:34, 35, 5:25.