Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

64. Şehid, kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekerâtı tatmadığından, gayr-ı münkatı ve bâki görüyor; yalnız, daha nezih olarak buluyor.
65. Adalet-i mahzâ-yı Kur’âniye, bir mâsumun hayatını ve kanını, hattâ umum beşer için de olsa heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir. Hodgâmlıkla, öyle insan olur ki, ihtirasına mâni herşeyi, hattâ elinden gelirse dünyayı harap ve nev-i beşeri mahvetmek ister.
66. Havf ve zaaf, tesirat-ı hariciyeyi teşcî eder.
67. Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmez.
68. Şimdilik İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır.
69. Deli adama "İyisin, iyisin" denilse iyileşmesi, iyi adama "Fenasın, fenasın" denilse fenalaşması nadir değildir.
70. Düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur. Düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.
71. İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, "Melektir" der, rahmet okur. MuhÂlifinde melek görse, "Libasını değiştirmiş şeytandır" der, lânet eder.
72. Bir derdin dermanı, başka bir derde zehir olabilir. Bir derman, haddinden geçse, dert getirir.

73. *
74. Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi küçültür.HAŞİYE
75. Adem-i kabul, kabul-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabul: Adem-i delil-i sübut, onun delilidir. Kabul-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.
76. İmanî meselelerde şüphe, bir delili, hattâ yüz delili atsa da, medlûle iras-ı zarar edemez. Çünkü binler delil var.

HAŞİYE
Hesapta malûmdur ki, darb ve cem ziyadeleştirir. Dört kere dört, on altı olur. Fakat kesirlerde, darb ve cem, bilâkis küçültür. Sülüsü sülüsle darb etmek, tüsu’ olur, yani dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa, ziyadeleşmekle küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.

* Tesanüd içindeki bir cemiyet, atÂleti harekete tebdil eden bir vasıta olur. Tehasüd içindeki bir cemaat ise, hareketi atâlete çevirmeye vasıtadır.