Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

77. Sevâd-ı âzama ittibâ edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayt Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli Alevîlik, en nihayet az bir kısmı Râfızîliğe dayandı.
78. Hakta ittifak, ehakta ihtilâf olduğundan, bazen hak, ehaktan ehaktır; hasen, ahsenden ahsendir. Herkes kendi mesleğine "Hüve hakkun" demeli, "Hüve’l-Hakku" dememeli. Veyahut "Hüve hasen" demeli, "Hüve’l-Hasen" dememeli.
79. Cennet olmazsa, Cehennem tâzip etmez.
80. Zaman ihtiyarlandıkça Kur’ân gençleşiyor, rümuzu tavazzuh ediyor. Nur, nar göründüğü gibi, bazen şiddet-i belâgat dahi mübalâğa görünür.
81. Hararetteki merâtip, burudetin tahÂllülüyledir. Hüsündeki derecat, kubhun tedahülüyledir. Kudret-i ezeliye zâtiyedir, lâzımedir, zaruriyedir. Acz tahÂllül edemez, merâtip olamaz, herşey ona nispeten müsavidir.
82. Şemsin feyz-i tecellîsi olan timsali, denizin sathında ve denizin katresinde aynı hüviyeti gösteriyor.
83. Hayat, cilve-i tevhiddendir; müntehâsı da vahdet kesb ediyor.
84. İnsanlarda velî, Cumada dakika-i icabe, Ramazan’da Leyle-i Kadir, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam, ömürde ecel meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene müphem bir ömür, nihayeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.
85. Dünyada mâsiyetin âkıbeti, ikab-ı uhrevîye delildir.
86. Rızık, hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetlidir. Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inâyet besliyor. Hayat, muhassal-ı mazbuttur, görünür. Rızık, gayr-ı muhassal, tedricî münteşirdir, düşündürür.Açlıktan ölmek yoktur. Zira bedende şahm ve saire suretinde iddihar olunan gıda bitmeden evvel ölüyor. Demek, terk-i âdetten neş’et eden maraz öldürür; rızıksızlık değil.
87. Âkilüllâhm vahşîlerin helÂl rızıkları, hayvânâtın hadsiz cenazeleridir. Hem rû-yi zemini temizliyorlar, hem rızıklarını buluyorlar.
88. Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa... Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız birkaç saniye ağızda bir fark var.