Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

etmiş; öyle de, vÂlide hakkında hakkını kesmekle daha ziyâde haksızlık ettiğini ve en muhterem bir hakîkat olan vÂlidelik şefkatine karşı dehşetli bir haksızlık ve vahşetli bir hürmetsizlik ve cinayetli bir hakâret ve arş-ı rahmeti titreten bir küfrân-ı nîmet ve hayat-ı içtimâiyenin tiryak gibi bir râbıta-i şefkatine bir zehir katmak hükmünde bir hatâ olduğunu ispat eder.
On İkinci Mektub
Mütefennin bâzı dostların münâkaşa ettikleri üç meseleye dâir üç suÂllerine muhtasar üç cevaptır.
BİRİNCİ SUÂL: "Hazret-i Âdem’in Cennetten ihrâcı ve bir kısım benî âdemin Cehenneme idhÂli hikmeti nedir?" suÂline, gâyet katî bir cevap veriyor.
İKİNCİ SUÂL: "Şeytanların ve şerlerin halk ve îcâdı şer değil mi, çirkin değil mi? Cemîl-i Mutlak ve Rahîm-i Ale’1-Itlakın cemÂl-i rahmeti nasıl müsaade etmiş?" suÂline karşı gâyet katî bir surette cevap veriyor.
ÜÇÜNCÜ SUÂL: "Mâsum insanlara ve hayvanlara musîbet ve belÂları musallat etmek, zulüm değil mi? Âdil-i Mutlakın adÂleti nasıl müsaade ediyor?" diye suÂlin cevabında gâyet muknî ve katî bir tarzda cevap veriyor.
On Üçüncü Mektub
Ehl-i dünya ve ehl-i siyasetin bana ettikleri zulüm ve tazyik karşısındaki sükut ve tahammülümü merak eden çok kardeşlerimin müteaddit suÂllerine karşı, Eski Said lisânıyla ve Yeni Said’in kalbiyle verilmiş ibretli ve merakâver bir cevaptır. Esâsı şudur ki:
HÂlık-ı Rahîmin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar; eğer yâr değilse, herşey kalbe bârdır, herkes de düşmandır. Felillâhilhamd rahmet-i İlâhiye yâr olduğu için; ehl-i dünyanın bana ettikleri envâ-ı zulmü, o rahmet-i İlâhiye envâ-ı merhamete Çevirmiştir.
Serbestlik vesîkası almak ve kânunsuz tazyîkâttan kurtulmak için adem-i mürâcaatımın bir iki mühim sebebini beyân eder. Hulâsası: ZÂlim insanların mahkûmu değilim; belki ben, âdil kaderin mahkumuyum, ona mürâcaat ediyorum. Hem, haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevî haksızlıktır ve hakka karşı bir nevî hürmetsizliktir. Hem, dünya siyasetinden sırr-ı içtinâbımın sebebini, mühim bir hakîkatle beyân ediyor.