Kaderiye tâifesini, hem Râfızîleri, hem Hazret-i Ali’nin (r.a.) yüzünden insanlar iki kısım olacaklarını, hem Hazret-i Ali (r.a.) ile Muâviye’nin harbini, hem Hazret-i Ömer (r.a.) sağ kaldıkça fıtnelerin zuhur etmeyeceğini, hem Sehl İbni Ömer’in (r.a.) mühim bir vazifesini, hem Kisrâ’nın oğlu babasını öldürdüğünü aynı dakikada haber verdiğini, hem Hâtıb’ın Kureyş’e gizli mektup yazdığını, hem Ebû Leheb’in oğlu Utbe’yi bir arslanın parçalanmasına ettiği bedduâsının kabul olup aynen çıktığını, hem BilÂl-i Habeşî’nin (r.a.) ezan okuduğu zaman Kureyşîlerin gizli tenkit ettiklerini aynen haber verdiğini, hem Hazret-i Abbas (r.a.) îman etmeden evvel onun gizli parasından haber verdiğini, hem Hazret-i Peygambere (a.s.m.) bir Yahudînin sihir ettiğini, hem Sahâbe meclisinde birinin irtidat edeceğini, hem Hazret-i Peygamber’in (a.s.m.) katlini niyet edenlerin îman ettiklerini, hem müşriklerin Kâbe duvarındaki yazılarını kurtların yediğini ve yalnız o yazılar içindeki Allah isimlerini yemediklerini, hem Beytü’I-Makdîs’in fethinde büyük bir tâun çıkacağını, hem Yezid ve Velid gibi şerir reisleri haber verdiğini, hem "Bundan sonra onlar bize değil, biz onlara hücum edeceğiz" diye haber verdiğini ve bunlar gibi çok ihbarât-ı gaybiye bu iki Nüktede beyân edilmiştir.
MU’CİZÂT-I AHMEDİYENİN BİRİNCİ ZEYLİ
âyetinin meâlinde yüzer âyâtın en mühim hakîkatleri olan RisÂlet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) On Dört Reşha nâmiyle on dört katî ve parlak ve muhkem bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risÂlet-i Ahmediyeyi izhâr ediyor.
ŞAKK-I KAMER MU’CİZESİNE DÂİR
Şu risÂle, şakk-ı kamer mu’cizesine bu zaman feylesoflarının ettikleri îtirazlarını Beş Nokta ile gâyet katî bir sûrette reddedip inşikâk-ı kamerin vukuuna hiçbir mâni bulunmadığını gösterir. Ve âhirinde de beş icmâ ile şakk-ı kamerin vukù bulduğunu gâyet muhtasar bir sûrette ispat eder ve şakk-ı kamer mu’cize-i Ahmediyesini (a.s.m.) güneş gibi gösterir.
MU’CİZÂT-I AHMEDİYE ZEYLİNİN BİR PARÇASI
RisÂlet-i Ahmediye (a.s.m.) hakkında olup, Mîrac RisÂlesinin Üçüncü Esâsının nihayetindeki üç mühim müşkülden birinci müşküle âit "Şu Mîrâc-ı Azîm, niçin Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur?" suÂline muhtasar bir fihriste sûretinde verilen cevaptır.
Yâ sin. · Hikmet dolu Kur’ån’a yemin olsun. · Ki, sen Allah tarafından insanlara gönderilmiş peygamberlerdensin. (Yâsin Sûresi:1-3.)