Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

İkinci Mebhasın Hâtimesinde, zekâtın ehemmiyetini ve bir rükn-ü İslâmî olduğunun hikmetini güzel bir sûrette beyân etmekle beraber; hakîkatli bir rüyâda güzel bir hakikat beyân ediliyor.
Şu risÂlenin Hâtimesinde,
-1- âyeti altı derece zemmi zemmetmekle, altı vecihle gıybetten zecrettiğini ve mu’cizâne ve hârika bir i’câz ile, gıybeti hem aklen, hem kalben, hem insâniyeten, hem vicdânen, hem fıtraten, hem milliyeten mezmum ve merdud ve çirkin ve muzır olduğunu gâyet katî bir sûrette, Kur’ân’ın i’câzına yakışacak bir tarzda beyân ediyor. Ve gıybet alçakların silâhı olduğu cihetle, izzet-i nefis sâhibi bu pis silâha tenezzül edip istimÂl etmediğine dâir denilmiştir:
-2-
Yirmi Üçüncü Mektub
Bu Mektubun birkaç mebhası var. Öteki mebhaslara bedel latîf ve mânidar birtek mebhas aynen yazıldı. Şöyle ki:
Ahsenü’l-kasas olan kıssa-i Yûsuf’un (a.s.) hâtimesini haber veren -3- âyetinin ulvî ve latîf ve müjdeli ve i’câzkârâne bir nüktesi şudur ki:
Sâir ferahlı, saadetli kıssaların âhirindeki zevÂl ve firak haberinin acılan ve elemi; kıssadan alınan hayÂlî lezzeti acılaştırıyor, kırıyor. Bâhusus kemÂl-i ferah ve saadet içinde bulunduğunu ihbar ettiği hengâmda mevtini, firâkını haber vermek daha elemlidir. Dinleyenlere "Eyvah" dedirtir. Halbuki şu âyet, kıssa-i Yûsufiyenin en parlak kısmı ki; Azîz-i Mısır olması, peder ve vÂlidesiyle görüşmesi ve kardeşleriyle sevişip danışması olan dünyaca en saadetli ve ferahlı bir hengâmda, Hazret-i Yûsuf’un (a.s.) mevtini şöyle bir sûrette haber veriyor ve diyor ki: "Şu ferahlı ve saadetli vaziyetten daha saadetli, daha parlak bir vaziyete mazhar olmak için, Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm, Cenâb-ı Haktan vefâtını istedi ve vefât

1 Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz. (Hucurât Sûresi:12.)

2 Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü,gıybet zayıf, zelîl ve aşağıların silâhıdır. (Şiir)

3 Benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihlere kat. (Yusuf Sûresi:101.)