Mesnevi-i Nuriye Fihrist

Birinci "İ’lem"inde, -1- âyet-i kerîmesinin tefsirini, semâvâta çıkmak isteyen şeytanların recm edilmelerini "Yedi Basamak" ile beyân eder.
Birinci basamağında, semâdaki sükûnet ve sükûta ve intizâma işaretle der ki: "Semâ ehli, arz ehli gibi hayırların ve şerlerin karışmasından ve zıtların içtimâından meydana gelen münakaşa ve ihtilâfât ve tezebzüb içinde değillerdir. Belki onlar, kendilerine Hâlıkları tarafından emredilen şeyleri kemâl-i itaatle yapan mutîlerdir."
Şeytanların recmedilmelerini beyân ve ispattan sonra başka bir "İ’lem"de, Üstâdımız, Kur’ân’dan istifâde ettiği dört tarîkı dört hatve ile gâyet veciz bir tarzda îzah eder. Risâle-i Nur’un Sözler kısmında mufassal izahı bulunan bu "İ’lem" çok mühimdir.
Diğer bir "İ’lem"inde, ubûdiyetin mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, netice-i nîmet-i sâbıka olduğunu beyândan sonra, çok hakîkatli ve geniş mânâdaki "İ’lem"lere geçerek, Nûrun İlk Kapısı’nda ve Küçük Sözler’de bir derece meâlleri bulunan hakîkatlerin îzahıyla bu kıymettar ve mühim risâle hitâma erer. Bu kıymettar risâlenin münderecâtından şems gibi nurlu, kamer gibi parlak bir misâli şudur: Kur’ân-ı Hakîm kâinattaki insana râci ve menfaatli olan eşyâyı ihtar için zikrediyor. Yoksa Kur’ân-ı Hakîmin o beyânâtı yalnız o faydasına inhisar etmiyor. Çünkü, insan kendisiyle alâkası olan ve faydası dokunan bir zerreye, kendisi ile alâkası olmayan bir şemsten ziyâde ehemmiyet verir.
Meselâ: -2- Yani, kamerin küre-i arz etrâfında devrinin Cenâb-ı Hak tarafından takdir edilmesinin pekçok hikmetlerinden bir hikmeti de beşerin günlerini, aylarını, senelerini hesap etmesi, bilmesidir. Yoksa kamerin takdiri, bizce çok lüzumlu bulunan bu faydasına inhisar etmez. Hâlık-ı Zülcelâlin esmâsına âyinedarlık eden binler hikmetleri daha var.
Bu kıymettar risâlenin âhirinde, altı katrede i’câz-ı Kur’ânı hulâsa eden küçük, fakat o nisbette şümûllü bir risâle vardır.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın risâletinin hakkaniyetine bir delil de Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’dır. Kur’ân-ı Hakîmin kırka yakın vech-i i’câzı, Lemeât ve İşârâtü’l-İ’câz tefsirinde beyân edildiğinden, onlara havâle ederek, birinci katre nihayet bulur.
İkinci Katrede, Yirmi Beşinci Sözde zikredilen "Kur’ân Nedir?" diye olan târifin kısa bir Arapçası vardır.

1 Şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık. (Mülk Sûresi: 5.)

2 Yâsin Sûresi: 39 İsrâ Sûresi:12.