Başka bir "İ’lem"de, şeytân-ı insî ve cinnînin, bakaranın bâtınen gâyet mükemmel, zâhiren miskin oluşu hakkındaki bir vesvesesini tard eder ve eder ki: "Ey şeytân-ı cinnîye üstad olan şeytân-ı insî! Eğer herşey, herşeyi maslahat miktarıyla ve lâyık-ı vechile yapan Kadîr-i Ezelînin sanatı olmasa idi, senin eşeğinin kulağı senden ve senin üstadlarından daha akıllı ve daha hâzık olması lâzım gelirdi" diye insî ve cinnî şeytanların vesveseleri yüzlerine çarpılarak, bakaranın, yani ineğin dahilinin mutlak olduğunun ve haricinin mukayyed oluşunun hikmetini aklen ve ilmen gâyet muknî bir sûrette beyân eder.
Ahlâka dâir bir "İ’lem"inde der ki: "Ey fâsık! Bil ki medeniyet-i sefihe öyle müthiş bir riyâyı ibraz etmiş ve meydana çıkarmış ki, ehl-i medeniyetin ondan kurtulması müınkün değildir. Çünkü, ehl-i medeniyet o riyâya şan ve şeref nâmını vermiş. İnsanı şahıslara karşı riyâkârlığa bedel unsurlara ve milletlere ve devletlere karşı riyâkârlığa teşvik etmiş ve tarihi onlara müşevvik ve alkışçı ve cerîdeleri de, yani gazeteleri de dellâl yapmış. Ölümü unutturup, (güyâ) unsurları içinde bir hayatları var diye, Zaman-ı Cahiliyetteki gaddar zâlimlerin desîseleri nevinden bir desîse ile, beşeri tasannû ve riyâkârlığa sevk etmiştir." Ne kadar okunsa, okunmaya lâyık olan bu risâle dahi bir istiğfar ve Hazret-i Mevlânâ’nın bir beytiyle nihâyet bulmuştur.
ŞEMME
Kâinatın mecmûundan tâ zerreye kadar mütenâzilen herbir mevcudun, pekçok esmâ-i İlâhiyeden Allah, Rab, Mâlik, Müdebbir, Mürebbî, Mutasarrıf ve Nâzım isimlerine şehâdet ettiklerini ispat eder. Başka bir "İ’lem"inde, hiçbir kimsenin Sâni-i Alemden şikâyete hakkı olmadığını gösterir. Diğer bir "İ’ lem"inde Kur’ ân-ı Hakîmin ilk ve ekser muhâtabı olan cumhur-u avâmın fehimlerini nasıl okşadığını ve onların idraklerine nasıl mürâât ettiğini uzun bir hakîkatle beyân eder. Hem tayy-ı mekân ve bast-ı zaman ve enenin mâhiyeti ve iki vechi gibi pekçok ince hakâikı beyân eden müteferrik mevzulardan müteşekkil bir kıymettar risâledir.
Bu risâle, "Medet ey kâfilesâlâr-ı rusül huz biyedî/Sensin, ey nûr-u kerem, cümlemizin mûtemedi/İntisâbım sanadır. İşte dilimde senedi/Lâ ilâhe illâllah Muhammedü’r-resûlullah." diye bir manzum kıt’adan sonra uzun ve muhît bir istiğfar ve duâya geçerek, hitâma erer.
ONUNCU RİSALE
Diğerlerine nisbetle büyük olan bu risâlede, Sözler’den bâzılarının hulâsalarıyla, mütefernk ve muhtelif mevzulardan ibâret "İ’lem"ler vardır.