Mesnevi-i Nuriye Nokta

Hem de, Sani-i Zülcelal cemi nekaisten münezzehtir. Zira, nevakis mahiyet-i maddiyatın istidatsızlığından neş’et eder. Zat-ı Zülcelal maddiyattan mücerrettir, münezzehdir. Hem kainatın mahiyat-i mümkinesinden neş’et eden evsaf ve levazımatından mukaddestir.
-1-
S : Vahdetü’l-vücudu nasıl görüyorsun?
Elcevap: Tevhidde istiğraktır. Ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkidir. Esasen tevhid-i rububiyet ve tevhid-i ulühiyetten sonra tevhidde zevken şiddet-i istiğrak, vahdet-i kudret, yani -2- sonra vahdet-i idare, sonra vahdetü’ş-şühud, sonra vahdetü’l-vücud, sonra yalnız bir vücudu, sonra yalnız bir mevcudu görünceye müncer oluyor. Muhakkıkin-i sofiyenin müteşabihat hükmünde olan şatahatıyla istidlal edilmez. Daire-i esbabı yırtıp çıkmayan ve tesirinden kurtulmayan bir ruh, vahdetü’l-vücuddan dem vursa, haddini tecavüz eder. Dem vuranlar, Vacibü’l-Vücuda o kadar hasr-ı nazar etmişlerdir ki, mümkinattan tecerrüd ederek, yalnız bir vücudu, belki bir mevcudu görmüşler.
Evet, delil içinde neticeyi görmek, alemde Sanii müşahede etmek, tarik-i istiğrakkarane cihetiyle cedavil-i ekvanda cereyan-ı tecelliyat-ı İlahiyeyi ve melekütiyet-i eşyada sereyan-ı füyuzatı ve meraya-yı mevcudatta tecelli-i esma ve sıfatı, yalnız zevken anlaşılır birer hakikat iken, dik-ı elfaz sebebiyle ulühiyet-i sariye ve hayat-ı sariye tabir ettiler. Ehl-i fikir, o hakaik-i zevkiyeyi nazarın mekayisine sıkıştırdığından, çok evham-ı batılaya menşe oldu. Maddeperver hükema ve zaifü’l-itikad ehl-i nazarın vahdetü’l-vücudu ile evliyanın vahdetü’l-vücudu, tamamen birbirinin zıddıdır. Beş cihetten fark vardır:
Birincisi: Muhakkikin-i sofiye, Vacibü’l-Vücuda o kadar hasr-ı nazar etmiş ve müstağrak olmuş ve ehemmiyet vermişler ki, onun hesabına kainatın vücudunu inkar etmişler. Hükema ve zaifü’l-itikad olanlar, maddeye o kadar hasr-ı nazar etmişler ve müstağrak olmuşlar ki, fehm-i ulühiyetten uzaklaştılar. Ve o derece maddeye kıymet verdiler ki, herşeyi maddede görmek, hatta ulühiyeti onda mezcetmek, hatta kainat hesabına ulühiyetten istiğna etmek derecede tarik-i müteassifeye girmişlerdir.
İkincisi: Muhakkikin-i sofiyenin vahdet-i vücudu, vahdetü’ş-şuhudu tazammun eder. İkincilerin, vahdetü’l-mevcudu tazammun eder.

1 Onun benzeri hiçbir şey yoktur. Münezzehtir o Zat ki, şiddet-i zuhurundan ihtifa etmiştir. Münezzehtir o Zat ki, zıddı ve rakibi olmadığı için istitar etmiştir. Münezzehtir o Zat ki, esbabı izzetine perde yapmıştır.

2 Mükevvenatta Allah’tan başka müessir yoktur.