Mesnevi-i Nuriye On Dördüncü Reşha

yalnız makam değildir. Demek, bir kelamın derece-i kuvvetini anlamak istediğin zaman, failine, muhatabına, gayesine, mevzuuna bak. Bunların dereceleri nisbetinde kelamın derecesi anlaşılır.
Evet, mesela, o kelam emir veya nehiy olursa, irade ve kudreti tazammun, ettiğinden, derecesine göre tezauf ediyor. Mesela, Kur’an’ın -1- ayetiyle, sema ve arza verdiği emrin tazammun ettiği yüksek ve kat’i irade ve kudretle derhal semai sehab çekilir, arz da suyunu yutar.
Ve keza, arz ve semaya -2- ayetiyle verilen emri itaatle kabul etmelerinden, o emirdeki irade ve kudretin derece-i kuvveti ve dolayısıyla kelamın derece-i ulviyeti tebarüz eder. Fakat, insanların camidata verdikleri emirler, mütekellimindeki irade ve kudretin zaafiyeti nisbetinde ruhsuz, hayali hezeyanlardan farkları yoktur.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakk’ın "A’lem, Ekber, Erham, Ahsen" gibi esma ve sıfat ve ef’alinde kullanılan ism-i tafdil tevhide naks değildir. Çünkü maksat, bizzat ve hakiki bir mevsufu gayr-ı hakiki veya akli bir imkanla veya vehmi bir mevsufa tafdil etmektir.
Ve keza, izzet-i İlahiyeye de münafi değildir. Çünkü, maksat, sıfat ve ahval-i İlahiyeyle mahlükatın sıfat ve ef’ali arasında bir muvazene yapmak değildir. Yani, ikisini bir seviyede tuttuğundan sonra, bunu ona tafdil etmek değildir ki, sıfat-ı İlahiyeye bir naks olsun.
Evet, masnuattaki kemalat, Cenab-ı Hakkın kemalinden in’ikas eden bir gölge olduğuna nazaran, masnuat, sıfat-ı İlahiyeyle muvazene hakkına malik değildir.

• • •

1 "Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut." Hüd Süresi, 11:44.

2 "Ey yeryüzü ve gökyüzü! İsteseniz de, istemeseniz de, ikiniz birden emrime uyun." Fussilet Süresi, 41:11.