İ’lem eyyühe’l-aziz!
Dünya, alem-i ahirete bir fihriste hükmündedir. Bu fihristede alem-i ahiretin mühim meselelerine olan işaretlerden biri, cismani olan rızıklardaki lezzetlerdir. Bu fani, rezil, zelil dünyada bu kadar nimetleri ihsas ve ifaza etmek için insanın vücudunda yaratılan havas, hissiyat, cihazat, aza gibi alat ve edevatından anlaşılır ki, alem-i ahirette de
kasırların altında, ebediyete layık cismani ziyafetler olacaktır.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
İnsanın havf ve muhabbeti halka teveccüh ettiği takdirde, havf bir bela, bir elem olur. Muhabbet bir musibet gibi olur. Zira o korktuğun adam, ya sana merhamet etmez veya senin istirhamlarını işitmez. Muhabbet ettiğin şahıs da ya seni tanımaz veya muhabbetine tenezzül etmez. Binaenaleyh, havfın ile muhabbetini dünya ve dünya insanlarından çevir. Fatır-ı Hakime tevcih et ki, havfın Onun merhamet kucağına-çocuğun anne kucağına kaçtığı gibi-leziz bir tezellül olsun. Muhabbetin de saadet-i ebediyeye vesile olsun.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Sen şecere-i hilkatin ya bir semeresi veya bir çekirdeğisin. Cismin itibarıyla küçük, aciz, zayıf bir cüzsün. Lakin Sani-i Hakim lütfuyla, latif san’atıyla seni cüzlükten külliliğe çıkartmıştır.
Evet cismine verilen hayat sayesinde, geniş duygularınla alem-i şehadet üzerinde cevelan etmekle filcümle cüz’iyet kaydından kurtulmuşsun. Ve keza, insaniyet itasıyla bilkuvve "küll" hükmündesin. Ve keza, iman ve İslamiyet ihsanıyla bilkuvve "külli" olmuşsun. Ve keza, marifet ve muhabbetin in’amıyla muhit bir nur olmuşsun.
Binaenaleyh, dünyaya ve cismani lezaize meyledersen, aciz, zelil bir "cüz’i" olursun. Eğer cihazatını insaniyet-i kübra denilen İslamiyet hesabına sarf edersen, bir "külli" ve bir "küll" olursun.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Bu kadar elim firak ve ayrılıklara maruz kalmakla çektiğin elemlerin sebebi ve kabahati sendedir. Çünkü o muhabbetleri gayr yerinde sarf ediyorsun. Eğer o muhabbetleri cem’ edip Vahid-i Ehade tevcih ve Onun hesabıyla, izniyle sarf edersen, bütün mahbuplarınla beraber bir anda birleşip sevinçlere, memnuniyetlere mazhar olacaksın.
Evet, bir sultana intisab eden bir adam, o sultanın herşeyle alakadar, her mekanda herkesle muhaberesi, alakası zımnında, o adam da bir cihette, bir derece alakadar olabilir.
"Altlarından ırmaklar akar." Bakara Süresi, 2:25.