Mesnevi-i Nuriye Şemme

İ’lem eyyühe’l-aziz! Aralarında münasebet, muamele, hatta mükaleme bulunan iki şeyin, birbirine müşabih veya müsavi olmasını istilzam etmez. Mesela, yağmurun bir katresi veya semerenin bir çiçeğinin, küçüklüğüyle beraber, şemsle münasebeti ve muamelesi vardır.
Binaenaleyh, ey insan, Senin hakaretin, seni Hallak-ı Âlemin nazar-ı inayetinden setredecek bir sebep olamaz.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Denizlerde vukua gelen med ve cezir gibi, evliya arasında da bast-ı zaman, HAŞİYE tayy-ı mekan meselesi şöhret bulmuştur. Ezcümle: Kitab-ı Yuvakit’in rivayetine göre, İmam-ı şa’rani bir günde iki buçuk defa kocaman Fütuhat-ı Mekkiye namındaki büyük mecmuayı mütalaa etmiştir. Bu gibi vukuat istiğrabla inkar edilmesin. Zira bu gibi garip meseleleri tasdike yaklaştıran misaller pek çoktur. Mesela, rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kur’an okumuş olsaydın, birkaç hatim okumuş olurdun. Bu halet evliya için halet-i yakazada inkişaf eder. Zaman inbisat eder. Mesele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zamanla mukayyed değildir. Ruhu cismaniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Bir bürhanla elde edilen netice-i tevhidi bazı insanlar isti’zamla dar zihinlerine sığıştıramazlar. Veya bozuk hayalleri tahammül edemez. Bu hale karşı o kat’i, sahih bürhanı reddetmek üzere, "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle, şu bürhan onu intaç edemez" diye bahanelerle kabul etmez. O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyümu imandır. Burhan, ancak onu görmek için bir menfezdir. Veya bir süpürge gibi, o neticeye konan vehimleri süpürür. Maahaza, bürhan bir değildir; bin değildir, zerrat-ı alem adedince bürhanlar vardır.

HAŞİYE
Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Miraç, bu hakikatın vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mirac’ın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs’ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, Miraç yoluyla beka alemine girdi. Beka aleminin birkaç dakikası bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir.
Hem, bu hakikate binaen, bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş. Bazıları, bir saatte bir senelik vazifesini yapmış. Bazıları, bir dakikada bir hatme-i Kur’aniye’yi okumuş oldukları gibi, Risale-i Nur’un telifinde de bu bast-ı zaman hakikati çok defa vukua gelmiş. Ezcümle:
On Dokuzuncu Mektup yüz elli sayfadır. Üç yüzden fazla mucizatı, kitaplara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde dört gün zarfında hergün üçer saat meşgul olmakla, mecmüu on iki saatte telif edilmesi; Ramazan Risalesi kırk dakikada telif edilmesi; Yirmi Sekizinci Söz, yirmi dakikada telif edilmesi, bast-ı zamanın vukuunu ispat etmiştir.

[İçlerinden söze başlayan biri, ’Bu halde ne kadar kaldık?’ diye sordu. ’Bir gün, yahut daha da az’ dediler." Kehf Süresi, 18:19.] ayeti tayy-ı zamanı gösterdiği gibi,

[Lakin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir." Hac Süresi, 22:47.] ayeti de bast-ı zamanı gösterir.