Mesnevi-i Nuriye Şûle

İ’lem eyyühe’l-aziz! Dualar üç kısımdır.
Birisi: İnsanın lisanıyla yaptığı kavli dualardır. Savt ve sadalı hayvanatın, mesela acıktıkları zaman kendi hususi lisanlarıyla çıkardıkları sadalar dahi kavli dualardandır.
İkinci kısım: Nebatat, eşcarın, bilhassa bahar mevsiminde lisan-ı ihtiyaçla yaptıkları ihtiyaci dualardır.
Üçüncüsü: Tahavvül, tekemmül şe’ninde olan şeylerin, lisan-ı istidatla hissedilen istidadi dualarıdır.
Evet, herşey Cenab-ı Hakkı tesbih ettiği gibi lisanıyla, ihtiyacıyla, istidadıyla dahi Allah’a dua eder.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Çekirdek ağaç olmazdan evvel, yumurta kuş olmazdan evvel, habbe başak vermezden evvel binlerce imkan ve ihtimaller içerisinde ve binlerce suret ve şekillere girmek kabiliyetinde iken, o eğri büğrü ihtimaller, yollar içinden çekilip doğru ve müstakim müntec bir şekle, bir vaziyete sevk edilmelerinden anlaşılır ki, o tohumlar, evvelce de Allamü’l-Guyübun terbiye, tedvir, tedbiri altında imişler. Sanki o tohumların herbirisi, kudret kitaplarından istinsah edilmiş küçük bir tezkeredir. Yahut bir fihristedir, ilm-i ezeliden alınmıştır. Yahut kader kitaplarından yazılmış bazı düsturlardır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Mü’min olan zat, mana-yı harfiyle, yani gayre bir hadim ve bir alet sıfatıyla kainata bakıyor. Kafir ise, mana-yı ismiyle, yani müstakil bir "ağa" nazarıyla aleme bakıyor. Bu itibarla herbir masnuda, iki cihet vardır. Bir ciheti, kendi zat ve sıfatından ibarettir. Diğer ciheti, Sanie ve Esma-i Hüsnadan kendisine olan tecelliyata bakar.
İkinci cihetin dairesi daha geniş ve mealce daha kamildir. Zira, bir harf kendi zatına bir harf miktarı-o da bir vecihle-delalet eder. Katibine çok vecihlerle delalet eder. Ve katibini, bakanlara tarif ve tavsif eder.
Kezalik, kudret-i ezeli kitabından olan bir masnu, kendi nefsine kendi cirmi kadar ve bir vecihle delalet eder, ama Nakkaş-ı Ezeliye pek çok vücuhla delalet eder. Ve kendisine tecelli eden esmadan uzun bir kasideyi inşad eder. Kavaid-i mukarreredendir ki, "Mana-yı harfi, kasti hükümlere mahküm-u aleyh olamaz. Ve o mana-yı harfinin inceliklerine tetkikat yapılamaz. Fakat mana-yı ismi, sadık, kazip her hükme mahal olur." Bu sırra binaendir ki mana-yı ismiyle kainata bakan felasifenin kitaplarında kainata ait hükümler, nefsülemirde örümceğin nescinden zayıf ise de, zahire göre daha muhkem görünüyor.
Ehl-i kelam, felsefi meselelerde ve ulüm-u kevniyeye mana-yı harfiyle, istidlal için tebei bir nazarla bakıyor. Hatta şemsin sirac olması, arzın beşik, cibalin evtad olması, ehl-i kelamın müddealarını ispata kafidir. Hatta ehl-i kelamın reyleri, hiss-i umumiye ve tearüf-ü amme mutabık olduktan sonra, vakıa mutabık olmasa bile