Mesnevi-i Nuriye Zerre

İ’lem eyyühe’l-aziz! şu görünen alem, İlahi bir dükkan ve bir mahzendir. İçerisinde envaen türlü türlü mensucat kumaşlar, mekülat yemekler, meşrubat şerbetler vardır. Bir kısmı kesif, bir kısmı latif, bir kısmı zail, bir kısmı daimi, bir kısmı katı, bir kısmı lüb, bir kısmı mayi ve hakeza, her çeşit bulunur. Lakin bir kısmı icadi bir nescdir. Bir kısmı da tecelliyata bir nakıştır. Felasifenin dalaletince, icadla nakış birdir. Ve o dükkan sahibi de mücib-i bizzattır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Enaniyetten neş’et eden şirk-i hafi katılaştığı zaman esbab şirkine inkılap eder. Bu da devam ederse küfre tahavvül eder. Bu dahi devam ederse, ta’tile, yani halıksızlığa incirar eder. El-iyazü billah!
İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanın hilkatinden maksat, mahfi hazine-i İlahiyeyi keşifle göstermek ve Kadir-i Ezeliye bir bürhan, bir delil, bir makes-i nurani olmakla cemal-i ezelinin tecellisi için şeffaf bir mir’at, bir ayna olmaktır. Hakikaten, semavat, arz ve cibalin hamlinden aciz kaldıkları emaneti insan haml ettiği cihetle cilalanmış, cilvelenmiş bir şekle girmiştir. Çünkü, o emanetin mazmunlarından biri de, insanın sıfat-ı İlahiyeyi fehmetmek için bir vahid-i kıyasi vazifesini görmektir. İnsanın hilkatinden maksat bu gibi şeyler olduğu halde, kısm-ı ekserisi perde olurlar, sed olurlar. Vazifesi fetih ve açmak iken kapatıyor, bağlıyor. Ziya ve ışığı neşir iken söndürüyor. Allah’ı tevhid etmek yerine şirk yapıyor. Ve keza, nur-u imanla Allah’a bakıp mülkü ona teslim etmekle itikaden mükellef iken, ene rasadıyla halka bakarak Allah’ın mülkünü onlara taksim ediyor. Hakikaten
İ’lem eyyühe’l-aziz! Ey nefis! Eğer takva ve amel-i salihle Halıkını razı ettiysen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kafidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. şayet onlarınki dünya hesabına olursa, kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi aciz kullardır. Maahaza, ikinci şıkkı takip etmekte şirk-i hafi olduğu gibi, tahsili de mümkün değildir. Evet, bir maslahat için sultana müracaat eden adam sultanı irza etmişse, o iş görülür. Etmemişse, halkın iltimasıyla çok zahmet olur. Maamafih, yine sultanın izni lazımdır. İzni de rızasına mütevakkıftır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Vacibü’l-Vücud, zatında, mahiyetinde mümkine benzemediği gibi, ef’alinde de benzemiyor. Çünkü, Vacibü’l-Vücudun kudretine nisbeten yakın-uzak, az-çok, küçük-büyük, fert-nev’i, cüz-küll aralarında fark yoktur. Ve keza, Onun fiilinde bizzat

İnsan çok zalim ve çok cahildir.